Türkiye'nin en iyi haber sitesi
EMRE AKÖZ

Kuş evinin işlevi

Eski mimarimizin en hoş yanlarından biri, saçak altlarına yapılan kuş evleridir. Köşk ve cami biçiminde de yapılan kuş evleri; serçe köşkü, serçe sarayı, güvercinlik, güvercin sarayı gibi isimlerle de anılır.
Ayrıca kuşlar için kovuk biçiminde yuvalar da yapılırdı. Bu yuvaların girişinde çıkıntılar olur, kuş önce buraya konar, sonra da delikten içeri girerdi. Bugünkü sorumuz şu: Dedelerimiz saray, cami, han, hamam, kütüphane ve benzeri yapılara kuş evlerini ve yuvalarını niye yapmışlardı?
Sorumuzun tarihi, mitolojik, dini, sosyal psikolojik ve tarımsal cevapları az-çok biliniyor:
Türklerin kuş sevgisi Orta Asya dönemine kadar uzanır. Her Türk boyunun bir kuş simgesi vardı. Boyun o kuştan geldiği inanılır, kutsal sayılan bu kuş avlanmaz ve yenmezdi.
Şaman inancına göre iyilik yapan kişiler kuş gibi uçma özelliği kazanırdı.
Kuş sevgisi dinle de bağlantılıdır. Hz. Muhammed ve Hz. Ebu Bekir, Sevr mağarasında saklanmış... Girişe bir örümceğin ağ örmesi, iki de güvercinin yuva yapmasıyla Kureyşlilerin elinden kurtulmuşlardır.
Araştırmacıların "merhamet, zarafet ve kutsiyetin" işareti olarak gördükleri kuş evleri ve yuvalarında güvercin, kırlangıç, kumru, serçe ve leylekler barınıyordu. İnsanlar, Allah'ın huzuruna çıktıklarında, bu kuşların, dünyada yaptıkları iyiliklere şahitlik edeceğine inanıyordu.
Bitmedi. Suni gübreler çıkmadan önce tarımda kullanılan doğal gübreler içinde kuş gübresi de vardı. Bunun için güvercinler beslenir, elde edilen gübre ihraç bile edilirdi. Bağlarda ve karpuz tarlalarında kuş gübresi kullanıldığı biliniyor.
Kuş gübresi tarımla ilgili... Peki ya şehirlerdeki kuş evlerinin kaynağı sadece sevgi miydi? Dine, tarihe ve mitolojiye, kısacası kültüre mi dayanıyordu? Yoksa işlevsel bir özelliği de var mıydı?
Bu soruyu yıllar önce kendime sormuş ama üzerine de gitmemiştim. Zihnimin bir kenarında uyuklayan sorunun cevabını geçen gün buldum.

Vedat Dalokay'ın çözümü

Mesleğin duayenlerinden Doğan Hasol'un mimarlık anılarını anlattığı "Mimarlar Dik Durur!" adlı kitabını karıştırıyordum ki cevap karşıma çıktı:
Pakistan'daki İslamabad Kral Faysal Camii'nin mimarı Vedat Dalokay (1927-1991) bir problemle çıkagelir: Yapıda sona yaklaşılmaktaydı.
Sıra halıların döşenmesindeydi.
Ancak ciddi bir sorun vardı: Kuşlar caminin içine girerek her tarafı kirletiyordu. Kuşların girmesini bir türlü engelleyememişlerdi. Dalokay da Yapı-Endüstri Merkezi'ne bunun için gelmişti.
Dolakoy'a önce düşük voltajlı bir tel sistemi önerirler. Ancak bu fikir Dalokay'ın aklına yatmaz.
Bir başka öneri ise yurt dışında geliştirilmiş olan kuş kirpisiydi. Kuşlar genellikle binadan içeri doğrudan uçmuyordu. Önce açık bir pencerenin kenarına konup sonra içeriye dalıyorlardı. İşte buradan hareketle kirpi gibi okları olan sistemler geliştirilmişti.
Vedat Dalokay hala tatmin olmamıştır. Bir dahaki görüşmede ise bulduğu çözümü anlatır: Kuş evi!
Bizans kiliselerinde ve sinagoglarda da bulunan kuş evlerinde adeta bir aile düzeni vardı. Kuşlar hem burada toplanıyor, hem de yabancı kuşların bölgeye gelmesini engelliyordu. Böylece mekanın içi kuş pisliğinden korunmuş oluyordu.
Demek ki kuş evleri, aynı zamanda bekçi kulübesiymiş. Sebepsiz sevgi yok galiba şu dünyada!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA