Türkiye'nin en iyi haber sitesi
EMRE AKÖZ

1915'te Almanya

Yüz yıl önceki olayların en ilginç boyutlarından birini hiç kuşkusuz Almanya'nın rolü oluşturuyor.
Birinci Dünya Savaşı 28 Temmuz 1914'te başladı. Üç ay sonra da Osmanlı, Almanya'nın başını çektiği İttifak Devletleri'nin yanında savaşa katıldı.
İki ülke arasındaki askeri yardım ve hizmet anlaşması çerçevesinde Osmanlı ordusunda 800 Alman subayı görev almıştı. Bu subaylar sadece Osmanlı subaylarını eğitmekle kalmadılar. Silahlı kuvvetlerin yönetimine bizzat katıldılar. (Çanakkale muharebeleri genel komutanının Alman Liman von Sanders Paşa olması gibi...)
Ayrıca Almanya'nın İstanbul'da büyükelçisi, önemli Osmanlı kentlerinde de konsolosları vardı. (Casusları saymıyorum.) Böylece Almanya, Osmanlı topraklarında meydana gelen bütün önemli olaylardan haberdar oluyordu. Olmak da zorundaydı. Çünkü Osmanlı'nın saf dışı kalması, Almanya'nın hiç işine gelmezdi.
Madem durum buydu... O halde Almanların, Ermenilere uygulanan etnik temizliği bilmemeleri imkânsızdı.
Ancak günümüzde yapılan 1915 tartışmalarında Almanya'nın genellikle pasif bir tavır sergilediğini görüyoruz. "Soykırım yapıldı" diyorlar ama atılgan bir tutum almıyorlar.
Bu yaklaşımın bir nedeni de, Almanya'nın Birinci Dünya Savaşı süresince Ermeni meselesi karşısında izlediği "üç maymun" politikası olsa gerek: Görmedim, duymadım, söylemedim.
Resmi mesajlar ve raporlar... Gazetecilerin ve din adamlarının tanıklıkları... Bağdat Demiryolu'nda çalışan mühendislerin mektupları ve anlatımları... Ayrıca Osmanlı yöneticilerinin ifşaatları...
Velhasıl Berlin'e 1915 hakkında malumat yağıyordu ama son derece etkin çalışan sansür mekanizması sayesinde yayılmaları engelleniyordu.

Herkes oradaymış!

Almanya niye böyle "kokmaz- bulaşmaz" bir tavır almıştı? Birkaç nedeni sayalım:
1) Müttefikini küstürmek istemiyordu. Bu nedenle Osmanlı yönetiminin resmi gerekçesini ("savaş koşulları") kabullenmişti.
2) Almanya, Rusya'dan çekiniyordu. Onların, Ermenileri silahlandırarak, Osmanlı güçlerini doğuda meşgul etmesini istemiyordu.
3) Hedefi Bağdat Demiryolu'nu Basra'ya kadar uzatıp, savaştan sonra Ortadoğu'da etkin olmaktı.
Velhasıl stratejik hesaplarına uygun hesaplı bir devlet politikasıydı Almanlarınki... (Günümüzle kıyaslayın: Demokrasi şampiyonu ABD'nin, Suudi Arabistan'daki insan hakları ihlallerine göz yumması.)
Şimdi gelelim belge meselesine...100 yıl önce neler olmuştu? Alman araştırmacı gazeteci Wolfgang Gust'un bu konuda 990 sayfalık devasa bir kitabı var. Belge Yayınları Türkçeye çevirdi. Ocak 2012'den beri piyasada...
İlk 180 sayfa tarih anlatısı niteliğinde. Kalan 810 sayfa ise Alman Dışişleri Bakanlığı Siyasi Arşiv Belgeleri'nden oluşuyor.
Yüzlerce belge. 1915-16 yıllarında kimler, kimleri niye, nasıl, nereye sürdü? Nasıl soydu? Nasıl yağmaladı? Nasıl tecavüz etti? Nasıl işkence etti?
Nasıl öldürdü? Türkler, Kürtler, Çerkesler, Araplar... Askerler, çeteler, hırsızlar, sadistler... Görüp de görmezden gelenler...
İntihar eden, deliren, şans eseri hayatta kalan kurbanlar.
Tabii iyiler de var belgelerde: Vicdanı elvermeyenler... Engel olmaya çalışanlar... Kurtarmak için çırpınanlar...
Midesi sağlam olanlar okusun.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA