Türkiye'nin en iyi haber sitesi
EMRE AKÖZ

Ateşkes talebi

Büyüklerimiz alınacak ama ne yapayım ki benim gerçeğim şöyle: Resmi ağızların yaptığı açıklamalara, bir başka kaynaktan gelen bilgilerle karşılaştırmadan inanmam.
Mesela PKK... Ordu, "Şu kadar terörist öldürdük" diye bir açıklama yaptığında... Hemen inanmam mümkün değil. Çünkü 1980'lerden 2000'lere verdikleri bilgiler doğru olsaydı, zaten ortada PKK diye bir örgüt kalmazdı.
Kaç kere "bölücü örgütün belini kırdılar", "vatan hainlerine kan kusturdular", "şehitlerin kanını yerde bırakmadılar"... Sonra bir de baktık ki savaş aynen devam ediyor.
(Not: Bilgi gizlemeyi ve saptırmayı başka devletler de yapıyor. Bu bağlamda ABD'nin Vietnam Savaşı sırasındaki sicili vahimdir.)
İşte bu yüzden, resmi bir yetkili "Şu kadar PKK'lı öldürdük" (daha doğrusu "etkisiz hale getirdik") dediğinde kuşku duyuyorum: "Bu açıklamalardaki gerçeklik payı acaba yüzde kaç?"
Son günlerdeki demeçlere de böyle bakıyordum ki PKK'dan yapılan bir açıklama, resmi verilerin büyük ölçüde gerçeği yansıttığını düşündürdü bana...
"Artık ateşkes yok" diyerek saldırılara girişen PKK, geçen gün şu açıklamayı yaptı:
"Türkiye'deki demokrasi güçlerinden ve başta Avrupa Birliği ve Avrupa Parlamentosu'ndaki siyasi gruplardan olmak üzere, birçok çevreden çift taraflı ateşkes ve müzakereye dönülmesi çağrıları yapılmaktadır. Bu çağrıları değerli ve anlamlı buluyoruz. Müzakerelerle kalıcı çözümü amaçlayan çift taraflı tahkim edilmiş bir ateşkese hazırız."
İşte bu açıklama, bana örgütün kurtarılmış bölgeler girişiminden umduğunu bulamadığını, çatışmalarda öngördüğünden çok daha fazla sayıda militanını kaybettiğini düşündürüyor. Yani resmi ağızların söyledikleri yanlış değil.
Tabii örgüt bu isteğini, "Biz ateşkes istiyoruz" şeklinde değil de, "Ateşkesi öncelikle demokrat kesim ve Avrupa Birliği istiyor" diye sunuyor; yiğitliğe toz kondurmamak için...

Apo'ya güvensizlik

Peki, PKK açıklamasının tek nedeni kayıplarının fazlalığı mı? Bence çok önemli bir faktör bu... Ama tabii şimdilik tam olarak bilemiyoruz. Brüksel'den veya Washington'dan Kandil'e giden, "Fazla uzattınız, yeter artık" mesajları da bu açıklamaya yol açmış olabilir. (Hatta belki de Ankara'dan Kandil'e bir kuş uçmuştur!)
Açıklamada bir başka önemli öğe daha var: Abdullah Öcalan'ın tekrar devreye girmesi isteniyor. Bu da normal... Çünkü eğer kıyısından köşesinden dahi olsa, Çözüm Süreci'ne geri dönülecekse, bunu ancak Öcalan'ın siyasi zekâsının liderliğinde yapabilirler.
Sebebi ortada: Kandil'deki komutanların Çözüm'e ilişkin görüşmeleri götürebilecek ne yeteneği var, ne de meşruiyeti...
Ancak geçenlerde (10 Eylül yazısı) ifade etmeye çalıştığım gibi onların geleceği de mutlaka Sürece dahil edilmeli. Zaten PKK yöneticilerinin tam da bunu istedikleri, açıklamadan belli...
Diyorlar ki: "Çözüm müzakerelerine Avrupalı arabulucular da katılsın."
Bu, şu anlama geliyor: "İmralı ile Ankara, kararları kapalı kapılar arkasında almasın. Üçüncü bir aktör de devrede olsun ki bizi tasfiye edemesinler."
Ankara bu talebe olumlu bir cevap verir mi? Verse dahi bunu hemen yapmayacaktır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA