13 Mart 2013, Çarşamba

Naylonlaşan “kalp” kelimesine itibarını şiir geri verecek

"KİŞİSEL GÜNDEM"İNİZDEN BAŞLAYALIM DİLERSENİZ… SON İKİ HAFTA İÇİNDE SİZİ EN ÇOK NE DÜŞÜNDÜRDÜ, NE HEYECANLANDIRDI?
Önce egosantrik bir cevap vermeme izin var mı? "Kalpsiz Bir Şiir" adlı şiirimin "İtibar" dergisinde yayımlanması beni çok heyecanlandırdı. Bu soruya bu cevabı vermesem samimiyetsizlik olur. İkincisi, Selahattin Yusuf'la birlikte yaptığımız "Kaçış Planı" gibi programlara ve Üsküdar'daki İstanbul Keyif Kafe'deki şiir gecelerindeki ilgiye ve ayrıca Fayrap, Hece, Dergâh, İtibar gibi dergilerdeki has şiirlere bakılırsa şiir yeniden canlanıyor sanki! Şunu anlıyorum; yeniden bir "diriliş" yaşayacaksak şiirden geçecek bu. Küçücük kahveye 200 kişi geliyor. Galiba gitgide naylonlaştırdığımız "kalp" kelimesinin içini şiir tekrar doldurmaya başladı…

BURADAN YİNE EKSENİNİ "ŞAİR" VE "ŞİİR" ÜZERİNE OTURTAN BİR FİLME, "KELEBEĞİN RÜYASINA" GEÇSEK… İZLEDİNİZ Mİ?
Doğrusunu istersen biraz ayaklarım geri geri gitti önce. Ben Yılmaz Erdoğan'ın Noel Baba'lı "Neşeli Hayat"ından tatmin olmamıştım fakat bu filmi çok sevdim. Hatta bu filmi orasından burasından tırtıklayıp, "madencileri göstermiş ama maden sorununa temas etmemiş" falan gibi itirazlar üreten kendini kasma halindeki sahte "entelektüel" yorumlara da hafiften gıcık oldum. Çünkü güzel bir film, insana çok şeyler anlatan bir film. Daha ne isteriz!

GENEL OLARAK YILMAZ ERDOĞAN FİLMLERİYLE İLGİLİ YORUMUNUZ NEDİR?
Gerçek şu ki, bir "Yılmaz Erdoğan Sineması" diyeceğimiz bir çizgi oluşmuyor. Her filminde ayrı havadan çalıyor. Bir bakıyorsun neredeyse Tarantino, bir bakıyorsun İtalyan yeni gerçekçilik havası, bir bakıyorsun büyülü gerçeklik falan... Neyse, o Yılmaz Erdoğan'ın sorunu ama yine de benim izleyici olarak keyfim yerinde. Bu filmi severek izledim. Özellikle Farah Abdullah… Nasıl bir kızdır o! Öylece dursa bile ortaya kendi hikayesini koyuyor, hikaye üretiyor. Üzerine titremek gerekir. Ve meğer Kıvanç Tatlıtuğ nasıl bir oyuncuymuş!

MÜSLÜM GÜRSES'İN ARDINDAN KONUYA VAKIF OLAN OLMAYAN, ONUN ANLAM DÜNYASINA GİREBİLEN, GİREMEYEN HERKES KALEM OYNATTI… SİZ NEDEN BİR ŞEY YAZMADINIZ?

Birincisi, Müslüm Gürses'e saygı duyan ama pek de dinlemeyen birisiyim; ikincisi sırf vefat ettiği için arkasından alelacele bir yazı yazmayı doğru bulmuyorum. Ardından rahmet diledim ama yazı yazmak başka şey! Bir hafta önce Rachmaninov Yaylı Çalgılar Quartet üzerine yazmışım, şimdi Müslüm müziği üzerine yazı yazmam tuhaf olmaz mı! Müslüm Gürses'e olan saygımın Muhterem Nur'a olan aşkı yüzünden falan olduğunu da düşünmeyin. Şimdi öyle moda bir yaklaşım da var. Zaten Müslüm Gürses, Muhterem Nur'a aşık olurdu ve oldu… Müslüm Gürses'i çok kısacık tanıdım. En güçlü, en şöhretli olduğu zamanda bile ününün ve gücünün farkında olmadan yaşayan bir adamdı. Güzel yanı buydu. Belki daha sonra yazarım. Bazıları sırf şimdi öyle gerekir diyerek nasıl yazarlar, anlamıyorum. Müslüm Gürses'e ayıp!. Bırakalım, onu yazması hak olan adamlar yazsın.

SON DAKİKA