Hadi hadi üzülmeyin artık, karalar bağlamayı bırakın, geçti gitti. Yılbaşı dedikleri...
Bunun böyle olacağını biliyordunuz ama içinizde gene de bir burukluk... Ne gerek vardı?
"Herkes eğleniyor ben oturuyorum" şeklinde gereksiz bir gıpta... Eğlenenlerin boyu uzamadı.
Bakın sabah oldu, bugünün dünden hiçbir farkı yok. Güneş gene erkenden batacak, yarın sabah da bir türlü doğmak bilmeyecek!
Dünden bugüne hiçbir şeyin değişmeyeceğini biliyordunuz.
Belki biryerlerde itin biri gene bomba momba patlatmıştır, onu da ben bilmiyorum.
Üzülmeyin, geçti gitti.
Çok meraklıysanız, "kim nerede nasıl girdi" muhabbetini televizyondan izlersiniz.
Fena mı, "ziyan olmasın" diye bitirmesi üç gün sürecek artık yemek de kalmadı sofrada, bayatlamış fındık fıstık, pörsümüş salata, yağı donmuş hindi, kenarına zeytinyağı bulaşmış beyaz peynir de...
Başağrısı yok, mide bulantısı yok, "akşamdan kalmalık" yok.
Siz, yeni yıla yalnız girenler...
Bir şairimizin deyimiyle "babasız kocasız"...
Yatağına tek başına yatanlar...
Girdiniz işte, kimse eski yılda kalmıyor ki.
Hayattasınız, eliniz ayağınız tutuyor. Şükredin.
15 Temmuz şehitleri, siz bugünü göresiniz diye bugünü göremediler! Onların kıymetini bilin. Rahmetle anın.
Onlara küfür edene de tükürün.