Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HAŞMET BABAOĞLU

Pazar notları

Haberlere getirdiği farklı üslupla ünlenen bir anchorman vardı... Yeni Yüzyıl'da kendisiyle yapılacak bir "Pazar sohbeti" için anlaşmıştık. Habercilik ve medya konusunda içten dertleşme olacaktı. Muhabir arkadaşım yanından beni arayıp, ağlamaklı bir sesle "odaya tv kamerası sokuldu, söyleşiyi kaydedeceklermiş" dediğinde, "hemen iptal et ve dön! Bize güvenmeyene biz de güvenmeyiz" dediğimi hatırlıyorum. Sonra düşünmüştüm de... Ünlü televizyoncunun temel özelliği canlı yayında bağlantı kurduğu insanların cevaplarını istediği gibi yönlendirmek; onları suçlu veya zavallı gibi göstermekti! Yani kendisi güvenilecek bir söyleşici değildi! Ve galiba herkesin kendi gibi davranmasından korkuyordu! Hay Allah! Nerden aklıma geldi şimdi bu eski zaman anısı?

***

Bazı kadınlar vardır; yalnızca aşka inanır ve hep aşkı isterler. Ama ah! Bilmezler ki, her davranışları dostluğa açılır. Sanki dostluk için yaratılmış gibidirler.
***

Hayal kırıklıklarımız olmasaydı, bir kişiliğimiz olur muydu?
***

Hayvanat bahçelerinin hapishane olduğunu açıkça yüzümüze vuran demir parmaklıklar yerlerini büyük camlara veya açık hava seyir teraslarına bırakıyor... Artık acıyarak bakmak zorunda kalmıyoruz hayvanlara. İçimiz rahatladı sanki! Acıma duygusunun yerini hayret ve neşe aldı. Ama hayvanlar hâlâ tutuklular orada!..
***

Hani çiftler konuşurken laf lafı açar da başa dönülür. Biri ötekine takılır mesela: "Nasıl baştan çıkarmıştım seni ama..." Ya da eş dost arasında konu açılır; kadın onu ayartmak için erkeğin nasıl bin dereden su getirdiğini süsleyip püsleyerek anlatır. Hatta biraz kabalaşılır ve "ben ilk adımı atmasam, sen hâlâ aynı yerde otluyordun" tartışmaları bile çıkar. Bu tür konuşmalar aşkın veya ilişkinin başlangıcından bu yana ne çok zaman ve mesafe kat edildiğini, aşktan ne kadar uzaklaşıldığını gösterirler alttan alta... Yani... Artık her şey bir "hikâye"dir!
***

Nefes... Bir kadın adı olarak çok çarpıcı! Ama hoş mu, nahoş mu, ayırt edemiyorum. Düşününce nefes nefese kalıyorum.
***

Romeo ve Jülyet... Kimi psikanalistler bu hikâyede "geleceğe karşı trajik bir direniş" görür: Nasıl mı? Şöyle... İki genç aşklarını ağır ağır zehirleyecek zamana yenilmektense, ailelerinin düşmanlığının baskısını bahane ederek o "zehiri" bir seferde içmiştir.

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA