Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HAŞMET BABAOĞLU

Oralara gitmenin tam zamanı şimdi!

Sabaha yakın bir saatte küçük valizimi kaptığım gibi Ege yollarına düşmeyeli birkaç hafta oldu.
Dün gece bir şey dürttü sanki, birden uyandım.
İstanbul'da yapılacaklar, iş güç ve verilmiş sözler olmasa, kalkıp gidiverecektim.
Önce Darıca'da arabalı vapur, sonra Susurluk'ta tost...
Ardından istikamet neresi olurdu acaba? Ayvalık mı, Küçükkuyu mu, Behramkale mi? Yoksa daha aşağılara mı giderdim; Çeşme veya Şirince'ye mesela...
Referandum rüzgârlarıymış, "Kıyılardaki siyasi atmosferle Anadolu'nun geri kalan bölgeleri arasındaki karşıtlık" büyüyormuş, o an umurumda değildi!
Ege rüzgârını istiyordum ben. Şöyle bir kıyı kahvesine oturup göğsümü o rüzgâra açıp iyot kokusunu içime çekmeyi istiyordum.
Bu duygumu bir arkadaşıma anlattım.
Plazalar ve alışveriş merkezlerinden çıkmadan hayatını sürdüren arkadaşım ne dese, beğenirsiniz!
"Mevsimi geçmedi mi? Çok sıkıldıysan, iki gün yurtdışına kaç!"
Anlatamadım ki, bunun şehirden sıkılmakla falan ilgisi yok. Hele mevsimle hiç ama hiç ilgisi yok!

***

Peki oralarda turizme yatırım yapanlar farklı mı düşünüyorlar
, sanıyorsunuz.
Ege kasabaları turizmden gelir bekliyor ama kendi potansiyelini bir türlü doğru düzgün tanımlayamıyor.
Geçtiğimiz haziran sonuydu.
Ayvalık'ta bir otelci dostumla denize nazır terasında sohbet ediyorduk. Birden rüzgâr sertleşti, Edremit Körfezi'nin Kuzey yakasında yağmur bulutları göründü. Aynı anda telefonlar çalmaya başladı. Her telefon konuşmasından sonra dostumun yüzü de kararıyordu.
Ne oldu, diye sorunca, hava hafta sonu bozacakmış, rezervasyon iptalleri başladı, dedi.
Tatsızdı! Zaten doğru düzgün iki buçuk ay iş yapılan bir yörede haziran sonunda odaların boş kalmasına hangi işletmeci bozulmazdı ki!
Ama problem de tam o noktadaydı. Kim daha başta o güzelim Kuzey Ege'yi, hele Ayvalık'ı yaz tatili yöresi olarak tanıtmış, anlatmış; oralara gitmeyi güneşle, denizle sınırlamışsa, halt etmişti!
O yörelerin turizmcilerinin zihinlerimize kazınmış bu yanlışı ne yapıp edip silmeleri gerekiyor.
***

Bizler...
İstanbul'da, Ankara'da ve Ege'ye uzak diğer şehirlerde oturanlar şunu bir bilsek...
Kuzey Ege'de, Alaçatı'da, hele Şirince'de asıl güzellik şimdi başlıyor.
O kasabalar kocaman bir "beach club" değil! Medya ve trendler yanıltıyor hepimizi! Hayır, deniz mevsimi bitince o kasabaların havası, tadı, tuzu da bitmiyor.
Ayvalık mesela...
Denize girme konusu zaten sorunlu, söyletmeyin bana şimdi!
Ayvalık'a gidecekseniz asıl şimdi gitmelisiniz, eylül sonu ve ekimde!
Ara sokaklarında dolaşmak, yorulduğunuzda asmaaltı bir kahvede soluklanmak veya eski taş evlerde açılan yeni ve şık kafelerden birinde lezzetli kurabiyeler, kekler atıştırmak nasıl güzeldir!
Yahu koca Kozak yaylası Ayvalık'ın hemen arkasında, birkaç kilometre ötesinde. Başka lafa gerek var mı!
Edremit Körfezi'nin her yanı doğa parkı. Arkası Kazdağları.
Hele tarih!..
Ve neredeyse her lokantada karşınıza çıkacak mis gibi zeytinyağlı yemekler!..
Ah bilseniz! "Artık oralara bir dahaki yaza gideriz" demek nasıl büyük bir hata!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA