Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HAŞMET BABAOĞLU

İsimlerimiz...

Çocuğumuza isim koyarken heyecanlanırız.
İsminin öyle ya da böyle anlamlı atıflar, işaretler, bağlar taşımasını isteriz. Epeyce düşünüp taşınırız.
Sonra zamanın silindiri onun da üzerinden geçer.
Her şey yüzeyselleşir, renksizleşir, silikleşir.
Bir bakarız ki, tıpkı kendi ismimizin başına geldiği gibi, çocuğumuzun ismi de artık ayırt edici bir "ses"ten başka bir şey değildir.
Fakat tuhaftır, başlangıçtaki o heyecan, o kılı kırk yarma çabası niyeydi, diye dönüp kendimize sormayız.

***

Geçenlerde bir delikanlı beni durdurup yazılarım hakkında konuşmak istediğini söyledi.
Adını sordum, söyledi: Görkem.
Ah, dedim, adaş sayılırız bir bakıma! Seninki benim adımın Türkçesi.
Delikanlının cevabı tam bir hayal kırıklığı anaforuydu benim için. "Bilmem, babam öyle koymuş! Anlamını hiç merak etmedim."
Bir başka tanıdığımı hatırlıyorum. Koskoca adam!
Adının güzel anlamı bir yana, Peygamberimizin torunuyla aynı adı taşıdığını bile bilmiyordu.
Tamam! "İnsanlar ikiye ayrılır" diye başlayan cümleler çok iticidir ama gerçekten de insanlar "çok şeyi umursamadan yaşayamayanlar" ve "pek az şeyi umursayarak yaşayanlar" olarak ikiye ayrılıyorlar.
***

İsimlerimiz önemlidir.
Değerliydiler de...
Çünkü bugün unutulmaya yüz tutmuş bir "hakikat" ile de bağlantılıdırlar.
Çocuklarımıza ad verirken duyduğumuz heyecan oradan kalıntıdır.
Antropologlar iyi bilirler...
Primitif kültürlerden modernite öncesi medeni toplumlara kadar hepsinde geçerli çizgi şudur: Kişi ismine anlam kattığı kadar, isim de kişiye anlam katar!
Elbette yine bu yüzden bizim geleneğimizde de "hayırlı bir isme sahip olmak" evladın ebeveyni üzerindeki hakkıdır.
Fakat modern çağlar gelince...
Sosyal hayat bir yandan kavga gürültüye bir yandan da bir tür mühendislik ürününe dönüşünce...
Kişiler ve kişilikler hizaya sokulunca; yani sıradanlaştırılınca...
Ve kimlikler ön plana geçip "anlamın değil, sadece adın olsun" anlayışı hâkim olunca...
Bu türden derin incelikler arka plana itildi.
***

Samsun müftüsü Doç. Dr. Hayrettin Öztürk yanlış çıkarsamalarla ve sadece Kuran'dan alınan isimler bağlamında meseleyi ele almış da olsa, önemli bir konuya parmak bastı.
Ama başka noktalar da var.
Mesela "global isimler" koyma trendi...
Çevremdeki birçok çift bakıyorum da...
Sanki bu toplumun 200 yıllık Batılaşma macerasının yeni doğacak bebeklerine verecekleri Batılı isimler ile "mutlu son"a ulaşacağına inanıyor gibiler!
Komik, deyip geçmek yeter mi!
Şimdilik Özdemir Asaf'la konuyu kapatayım: "sevgi'den ad yapılıyor/ mutlu'dan ad yapılıyor/ aşk adında ne bir kadın/ gördüm ne bir erkek/ bu korku neden?"

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA