Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HAŞMET BABAOĞLU

"Büyük Türkiye"

Derler ki, "bir Amerikalı ancak yediği sandviç ve bindiği araba büyük olduğunda ülkesinin coğrafyasının, kültürünün, ekonomisinin ve ordusunun da büyük olduğuna inanır."
Orada "büyüklük" her şeyden önce cesamettir. Hatta sayılabilir ve mutlaka nesnel olarak biriktirilebilir olması da gerekir.
Orada "büyük" olan, iri ve gösterişli olandan kopartılamaz. İkisi arasında kurulan zihinsel bağ, kültür endüstrisi tarafından da sürekli pekiştirilir.

***
Örnek bu ya...
Üzerinde güneş batmayan bir imparatorluğun çocukları olmalarına karşın İngilizlerin zihninde "büyüklük" kavramının Amerikalılardan çok daha farklı seyrettiğini güncel bir tartışma ortaya koydu.
Başbakan David Cameron geçen yıl "Görevim büyük bir toplum yaratmak" dedi.
Ne yani! Adı üstünde işte, Büyük Britanya toplumu "küçük" müydü?
Toplum bütün kesimleriyle bu konuyu hâlâ tartışıyor. Ama şu nokta şimdiden kabul gördü: "Büyük toplum" vatandaşların karar mekanizmalarında daha fazla sorumluluk aldığı ve STK çalışmalarının yoğunlaştığı bir toplumdur.
***
Kavramları algılama ve anlama biçimlerimiz
dünyaya nasıl baktığımızı açığa vurur.
Her kavramın toplumdan topluma değişen bir "kültürel tarihi" vardır.
Toplumbilimciler Anadolu topraklarında yaşayan insanların "büyüklük" kavramıyla ilişkisini araştırsa ne iyi olurdu!
Geçen gün tv'de "Geleceğin Türkiye'si ve dünya" üzerine bir tartışma izliyordum. Konuşmacılar kaptırmış gidiyorlardı: "Şöyle büyük olacağız, böyle büyük olacağız..."
Ama dillerinin altındaki bakla, Türkiye'nin uluslararası ilişkilerde önemli bir aktör olmasından çok bir gün gelip "ezici güç" olmasıydı.
Derken bir izleyicinin mesajı ekrana yansıtıldı: "Neden bunca yıl Batı'ya kapıcılık yapmak yerine Doğu'ya efendilik yapmayı tercih etmedik!"
***
Yoksa aklımız fikrimiz efendilik taslamakta mı? Osmanlı yenilgisinin travmasından doğan bu ezik büyüklük arayışının aslında Osmanlı'yı bile doğru düzgün anlamadığını söylemek yanlış olmaz.
Bu adamlara kalsa...
Büyük Türkiye, dişine uygun bulduğuna diz çöktürecek, işine gücüne karışacak, hatta kendine uydu yapacak!
Bu mu istediğimiz?
Bu yeni moda "büyüklük" arayışına muhafazakâr ve geleneksel bir hava katmaya çalışanlara da, hatırlatmak isterim...
Hani mevki, şöhret, güç ve zenginlik sahibi Cebele bir güçsüzü tokatlayıp da "benim gibi koca bir adam bunu yapmaya hak sahibidir" deyince...
Hz. Ömer onu; "Ey Cebele, kimsenin kimseyi tokatlama imtiyazı yoktur ve saydıkların senin büyük, onun küçük olduğuna delil olamaz. Ölçümüz sadece dindir ve bizim gözümüzde insanın sadece aziz ve şerefli olmasının ayrı bir değeri vardır" diye cevaplamıştı.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA