Kabul edelim, esas hikâye yeni yıl falan değil, başka bir şey.
Yoksa takvimde 2014 yerine 2015 yazmaya başlayınca hayatımızın da farklı "yazılmaya" başlayacağını sananlar gerçekten var mıdır?
İnananlar var, desek?
Belki daha doğrusu şu...
İnanmak isteyenler var; hem de çok!
O yüzden 31 Aralık'ı 1 Ocak'a bağlayan gece global bir ayin olarak yaşanıyor.
***
Ama insan yine de sormaz mı hiç...
İçinde geleneğin derinliklerine ve tek tek hepimizin kalbine dair en ufak bir iz taşımayan bir takvim için hop oturup hop kalkmak niye?
İş güç düzenimizi ona feda ettiğimiz yetmiyor mu? Daha fazla anlam yüklemeye ne gerek var?
Neden bütün bunlar?
Söyleyeyim...
Değişmek istiyoruz çünkü.
Silkinmek, toparlanmak, yenilenmek istiyoruz.
Başlangıçlara ihtiyacımız var.
***
Püf noktası şurada...
Facebook'lara, İnstagram'lara, Twitter'lara koyduğumuz "
şiddetli mutluluk" fotoğraflarımıza rağmen işler yolunda gitmiyor.
Endişe bitmiyor.
Uyanıkken ayakta durabilsek bile rüyalarda uçurumdan düşmeye devam ediyoruz.
Hep
sürükleniyormuş gibiyiz...
Çoğu zaman "
bana ne oldu da, ben bilemiyorum" halindeyiz.
O halde bazı şeyleri değiştirmek gerek.
Fakat nasıl? "
Yol"u kaybetmişsek, mecburiyetlerimizin boyu irademizi aşmışsa, tembelliğimizi "
kader" yerine koymuşsak...
Nasıl baştan başlayabiliriz?
O zaman gelsin yeni yıl!
Ben kıpırdamadan, o halletsin! Ben niyet bile etmeden, o bilip eylesin!
Düşünün, nasıl çaresiz fakat iddialı bir paganizm.
***
Ha! İlle de bir takvim, hani bir "
yeni yıl"ımız olsun istiyorsak...
Bir "
başlangıç" yapmaksa derdimiz.
Kişisel bir takvime ihtiyacımız var.
Cep telefonundaki çizelgeye bakıp şu ay, bu hafta diye tayin edemeyeceğimiz kadar içsel bir zaman akışından söz ediyorum.
Onu niyetlerimizle bilir ve eylemlerimizle inşa ederiz.
Diyorum ki, 2015 için öyle
upuzun dilekler tutacağımıza...
Kendi "
yeni yıl"ımızın başlaması için
dua etsek, daha doğru olmaz mı!