Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HAŞMET BABAOĞLU

Yiyeceklerle bile kavgalı olduk!

Tamam, bugün köşede güncel siyaset, dünyadaki kavga gürültü falan yok!
Ama gündelik hayatımıza egemen olan bir başka "kavga" var ki, o konuya hafiften girmek istiyorum.
Keşke yerim yetse de uzun uzun değinebilsem.
Uzmanların "Onu yeme, bunu ye" tavsiyelerinin kültürel bir deli gömleğine dönüşmesinden...
Mum eşliğinde ve şahane çatal bıçaklarla önündeki yiyeceğe düşman kuvvetler muamelesi yapanlardan...
Ve onların tam karşı cephesinde yer alan, her yiyeceğe aç kurt gibi saldırıp sonra fenalık geçirenlerden gönlümce yakınabilsem hani...
Belki bir parça rahatlayacağım!

***

Gözünüzün önüne getirin.
Boğazda bir kafenin terası. Hava soğuk ama günler sonra güneş açtığı için herkes dışarıda oturmak istiyor.
Biraz ötemdeki masada iki genç çift neşeyle sohbet ediyorlar. Neşeleri yerinde.
Az sonra masaya yemekler geliyor. Kızlar salata, erkekler et yemekleri söylemiş.
Bir anda zevkten, neşeden, sohbetten eser kalmıyor.
Kızların sesi kesiliyor. Çünkü çatallarıyla uzun bir ayıklama işlemine geçiyorlar. Maydanozları o kenara, rokaları bu kenara ayırıyorlar. Sıra birkaç zeytin tanesini dokunmadan def etmeye(!) geldiğinde yoruluyorlar.
Tabii böyle bir "eziyete" acı çeken insanlarınkine benzer yüz ifadeleri eşlik ediyor.
Erkeklerin hali de ayrı âlem! Bir anda hıza esir oluveriyorlar. Yatılı okul yemekhanesinde karnını doyurup etüde koşacak çocuklar gibiler. Tabaklarına saldırıyorlar.
***

Bir de yaşları 40'ı aşmış dostların yeni "mutsuzluğu" var: Sağlıklı yiyecekler takıntısı.
Sosyal sınıf ve dünya görüşü farkı tanımayan bu takıntı aldı başını gidiyor.
Bu arkadaşlar artık bir manav tezgâhına bakarken renklerin oluşturduğu o eşsiz gökkuşağını fark edemiyorlar.
Hangisi sağlıklı, hangisi zararlı, akıllarında hep bu var.
Aktarlara gidip mucize arıyorlar. "Şu bitki çok iyiymiş ama çayının ölçüsünü tutturamıyorum, çok zor yahu" diye cidden dertlenenleri gördüm. Endişe, kuşku ve gizli düşmanlar korkusu.
Artık yemekten, içmekten anladıkları bu!
***

Modern dünya iyi ile kötü arasındaki ahlaki çatışmayı faydalı ile zararlı arasındaki pragmatik farka dönüştürdüğünden beri güzel gelenekler müzelik olmaya başladı.
Sofralar ya saldırgan bir iştaha ya da endişenin ürettiği açlığa teslim oluyor.
Eh, işte görüyoruz...
Tadın ve nimetin hakkını vermek de yerini Instagram'a aktarılan yiyecek fotoğraflarını "beğenme"ye bırakıyor.
Bu "kavga"nın sonu nasıl gelecek, merak ediyorum.

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA