Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HAŞMET BABAOĞLU

Bozuk hayatın düzgün morali olur mu?

Borç harç içinde ay sonunu zor getiren ama burjuva gibi yaşamakta ısrar eden arkadaşına "hayat tarzını ve tüketim alışkanlıklarını değiştirmezsen perişan olacaksın" diyorsun...
İtirazı belli...
Önce "moralimi bozma ama!" diyor.
Az sonra da hep olumsuz düşünmekle suçluyor.
Bir anneye çocuğunun çok öfkeli olduğunu, eline geçirdiği her şeyi kırdığını, sokak hayvanlarına zarar vermeye çalıştığını hatırlatıp bir çare araması gerektiğini söylüyorsun...
Sert biçimde "çocuktur, normal" diye karşılık veriyor. Devamını getirmiyor bile.
Güncel siyaset tartışmasına "İç savaş tehdidi yaratıp darbe ihtimalini olgunlaştırmak isteyenler var" diyecek oluyorsun...
Karşındaki ezbere itiraz etmekte bir saniye bile beklemiyor. "Türkiye artık eski Türkiye değil, o ihtimaller kalktı, böyle düşünmek beyinsizlik!" diyerek ağzını bozma noktasına varıyor. Çünkü zihni "olumlu bakma" takıntısına hapsolmuş.
Böyle birçok örnek verebilirim.
Alt alta sıralasam çok uzun bir liste olur.
Olay şu...
Gözlerini kapatırsan kötü ihtimallerin yok olacağını sanma çocuksuluğu
ne yazık ki, yetişkinlere has bir özellik olup çıktı.
Öyle bir "körlük" ve "kaçış" ki, virüs gibi her yere yayılıyor.

***

Slovenyalı çok değerli sosyal bilimci ve düşünür Renata Salecl bir kitabında anlatıyordu.
Çok büyük bir şirketin CEO ve üst düzey yöneticilerine bir konuşma yapmaya çağrılmış.
Toplantıyı düzenleyenler daha en başta Salecl'e "mutlaka iyimser konuşması gerektiği" uyarısını yapmış, zira katılımcılar olumsuz bir şey duymak istemiyorlarmış.
Sonrası daha da tuhaf gelmiş.
Yöneticilere şirketin gelecekteki kazançlarının sürekli yukarı doğru olacağına dair grafikler gösterilmiş.
Renata Salecl
dinleyici sıralarında oturanların futbol taraftarı gibi bu grafik ve değerlendirmeleri alkışladığını anlatıyor ve şöyle diyordu: "İnkâr her köşeyi tutmuştu."
***

Gündelik hayatın berbat çarklarına teslim oluşumuzun ürünleri bu tavırlar.
İşin içinden çıkamadığımızda bir tür inkâr dili geliştiriyoruz.
Beş altı yıl öncesine kadar bunun adı Amerikan popüler kültürünün rüzgârıyla "pozitif düşünce"ydi.
Onun modası geçti, geriye şimdi her kesimi eline geçiren bir tavır kaldı: "Aman moralimiz bozulmasın! Umutsuzluk olmasın!"
Oysa söyleyin bana...
Kötülüğü görüp tanımlamazsak, nasıl sakınacağız?
"Şer" konusunda anlaşmazsak, "hayrı" nasıl umacağız?

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA