Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Çağdaş uygarlığın sesi evrensel bir fısıltıdır...

Hem yeni hem eski dünyadaki olgulardan biri de "Sanal vatandaşlık"tır. Sınırların, bayrakların, milliyet farklılıklarının bulunmadığı bir kültürel ve ekonomik coğrafyanın "sanal vatan"ının bireyleridir sanal vatandaşlar.
Sanal vatanın vatandaşları hukukçu, gazeteci, girişimci, edebiyatçı, bankacı, aktör veya mühendis ya da doktor olabilirler.
Doğdukları ve yaşadıkları ülkeden ve hatta kentten hiç dışarı çıkmamış olabilirler. Ama her türlü aracı kullanarak dünyanın en ücra köşelerine gidebilen turistlerden daha dünyalıdırlar.
Onların birbirleriyle anlaşmalarını mümkün kılan araç "ortak bir dil" değildir. Onlar ortak bir kültürün paylaşımcılarıdır.
Bir romanın, bir filmin veya bir resmin zikredilmesi, onların konuşmadan anlaşmalarını sağlayabilir.
Onlar Japonya'ya atom bombası atanları kınarken, Şanhghay'da ve Nanking'de yüzbinlerce Çinli'yi çoluk çocuk farkı gözetmeksizin öldüren, diri diri toprağa gömen Japon militarizmini de unutmazlar.

BÖYLE BİR DÜNYA

Onlar 20'nci yüzyıl başında Osmanlı topraklarındaki Ermenilere yaşatılanlar için ağıt yakarken, aynı dönemde Kongo'da 10 milyon yerlinin ölümünden sorumlu olan ve silah kullanmasınlar diye her genç Kongolunun sağ elini bileğinden kestiren Belçika Kralı 2'nci Leopold'un ülkesi halkının da aynı şeyi yapmasını beklerler.
Onların vicdanı "Çağdaş uygarlık" diye bilinen olgunun ortak vicdanıdır.
Bütün insanlık dışı oluşumlar, totaliter ve baskıcı rejimler gelip gider ve geniş kitleleri mutsuzluklara boğarken... Bedensel yetersizliklerini silahların namluları ile gidermeye çalışan siyasal ve sosyal psikopatlar dünyayı kana, ateşe bularken...
Bütün bu elverişsizliklere karşın eğer çağdaş uygarlığın ortak normları güçlenerek oluşmaktaysa, işte bu "Sanal vatandaşlar"ın varlığı sayesinde olmaktadır bu.
Çoğunluklar savaş çığlıkları atarken "Barış şarttır" diyebilenler, birileri "Irk" diye bağırırken "İnsan"ı öne çıkartanlar, militarizmin yamyam dansına karşı demokrasi balesini sunanlar, her çeşit yobazlığın karşısına çoğulculuğun, hoşgörünün, empatinin ve özgürlükçü laikliğin dünyasının nimetlerini getirenlerdir onlar.
Kimi globalleşmeyi sadece ekonomi veya sadece sınırsız iletişim olarak görür.
Oysa globalleşmenin bugünü yaşanmadan da sınırların ve coğrafyaların ötesinde bir sanal vatan vardı.

HANGİ UYGARLIK?

Matbaanın yeni bulunduğu, gazetenin, radyonun, televizyonun hayal bile edilmediği bir dünyada bu sanal vatandaşlar Rönesans'ı ve Reformasyon'u kıta boyunda başlatabiliyorlardı.
Despotik rejimlerin egemen olduğu ve kitlelerin insanlara tapındıkları bir çağda bile "Temel hak ve özgürlükler" benzeri kavramlar, tüm dünyayı her coğrafyadaki sanal vatandaşlar sayesinde etkiliyordu.
Bazıları "çağdaş uygarlık düzeyi" nden 9'uncu Senfoni dinlemeyi, bazıları pahalı Fransız şaraplarının markalarını ezberlemeyi, bazıları konsere gitmeyi, bazıları da kendileri gibi düşünmeyenleri aşağılamayı anlayabilirler.
Nazilerin toplama kamplarının girişinde de yeni gelenleri Beethoven'in bestelerini çalarak karşılayan tutuklu orkestraları yok muydu sanki?
Barışı, hoşgörüyü, birlikte yaşamanın erdemlerini vurgulamayı amaçlayan her açılımı engellemeyi hüner sayanların bulunduğu bu ortamda, sanal vatandaşların seslerini duyurmalarını beklemiyor musunuz?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA