Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Bizim için "yeni sorunlar üretmek açılımı" daha uygundur

Bu "Sorun"un çözümünü de uzak bir yarına erteleyelim isterseniz.
Sakın "Hangi sorun" diye sormaya kalkmayın.
Herhangi bir sorun olabilir bu.
Bütün dünya serbest pazar ekonomisine ve serbest kambiyo rejimine geçerken, biz 1930'dan 1980'lere kadar döviz bulundurmayı suç saymadık mı?
Türk ekonomisinin sürekli "Döviz krizleri" yaşamasına sebep olan bu "Sorun"u, Özal gelmeseydi hâlâ yaşıyor olacaktık.
Sanki "Kıbrıs Sorunu" nu mu çözdük?
Amerika Vietnam'ı çözüme bağladı, gelecek yıl da Irak'tan çekilecek. Sovyetler Afganistan'a girdi, çıktı ve sonunda Rusya olarak bugüne geldi.
Biz ise Kıbrıs'ı 1974'ten beri çözümü hep yarına ertelenen bir "Sorun" biçiminde korumuyor muyuz?

Bıktırıcı süreç
"Heybeliada Ruhban Okulu"
bile çözümsüz sorunlar listemizde değil mi?
Eğitim sorununu veya YÖK sorununu mu çözdük sanki?
Hepimiz lisede verilen eğitimle üniversiteye giriş sınavında başarılı olunamayacağını ve "Dershaneler" gibi bir sektörün bu akıl dışılığın yan ürünü olduğunu bilmiyor muyuz?
Sanki sorun azlığı gibi bir sorunumuz da varmış gibi, bir de "Başörtüsü sorunu" icat etmedik mi? "Kızlar eğitimsiz kalmasın" diye feryat edenlerin aynı anda "başörtülü kızlar eğitimsiz kalsın" diye slogan atmaları da bir akıl sorunu değil midir?
Bu sorunlar listesini uzatırsak sonunda bizim "Sorun bağımlısı" bir topluma dönüştüğümüzü görebiliriz.
Bu gerçeğin ışığında neden bir kısım muhalefetin ve belirli düşünce odaklarının "Kürt sorunu"na çözüm üretmek için yapılan toplantıları ve kapalı açılımları şiddetle protesto ettiklerini anlamak mümkündür.
AK Parti bugün iktidarda değil muhalefette olsaydı ve onun yerine iktidarda olacak sağ veya sol parti benzer bir "Açılım"ı başlatsaydı, herhalde AK Parti de bunu şiddetle protesto edecekti.
Çünkü bu coğrafyada siyasi partiler kronikleşmiş ve çözümsüz sorunlar olmazsa yaşayamazlar.
İktidarlar bu sorunları çözmek için girişimde bulunurlarsa, muhalefetler hemen tepkilerini koyarlar. Sonunda iktidarlar da "Yeterli kamuoyu desteği yok" gerekçesiyle çözümü rafa kaldırıp, sorunla birlikte yaşamayı seçerler.
Kimse kimseye "Sorunu çözecek aklın da, iraden de, yeteneğin de, bir planın da yok, bari çeneni kapatıp sus, çözüme engel olma" diyemez.

Ölen ölür
Böylece "Ölen ölür kalan sağlar bizimdir" söyleminin çözümsüzlüğüne terk edilir sorunlar.
Sorunlar sorunları üretirler.
"Uyuşturucu trafiği" sorununa "Korucuların geleceği" sorunu eklenir, "Derin devlet ile örgütlenmiş suç arasındaki ilişkiler" sorununu "Faili meçhul cinayetler" sorunu izler.
Bakarsınız "Susurluk"un veya "Hizbullah"ın kaynağında da bu sorunlara rastlanır.
Hani Nasrettin Hoca'yı tıraş eden berber usturayı Hoca'nın yanağına her değdirdiğinde bir yara açıyor ve bu yaranın üzerine hemen bir pamuk yapıştırıyormuş.
Öbür yanağa sıra gelince Hoca berberin kolunu tutmuş, "Bu yanağa da buğday ek" demiş.
Berber değiştirse bile bir şey değişmeyeceğini biliyormuş demek Hoca da...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA