Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Değişmem diyenleri dünya gerçekleri mutlaka değiştirir

İçe dönük yaşamanın olumsuz sonuçlarını, bireysel yaşamlarımızda olduğu gibi toplumsal hayatımızda da görüyoruz.
Sanki dünyada Türkiye Cumhuriyeti'nden başka bir devlet yokmuş ve Cumhuriyet'ten önce de bu coğrafyada hiçbir şey yaşanmamış gibi bakmıyor muyuz zaman zaman olaylara?
Şu "Kürt Açılımı" tartışılırken de bazılarımız böyle davrandık.
Daha önce hiçbir ülkede etnik farklılıklar üzerinden bölücülük ve terör eylemleri koyan yasadışı örgütler olmamış ve bunları etkisizleştirip, olayı siyaset zeminine çekmeye çalışan hükümetlere hiç rastlanmamış gibi yaklaştık gelişmelere.
Dün arkadaşımız Okan Müderrisoğlu İngiltere'nin Ankara Büyükelçisi David Reddaway'ın medya mensupları ile yaptığı söyleşiden bazı bölümleri köşesine taşımıştı.
Bunların arasında altlarını çizerek belleklerimize yerleştirmemiz gereken şöyle bilgiler vardı:
- İngiltere, IRA terör örgütü konusunda deneyimi olan bir ülke. Tabii ki süreç içinde iki gelişme oldu.
1- Teröristleri kamu desteğinden uzaklaştırmak.
2- Eline silah alan teröristleri siyasi mücadeleye yönlendirmek.

Zafer değil sabır

- Bir tarafın zaferi olarak yansıtırsanız, diğer taraftan tepki görürsünüz. Sabırla, uzun olacak bu süreçte küçük adımlarla mesafe alınacak. Onun için bu hassas süreci sabırla götürmek lazım.
- İngiltere'nin bulunduğu noktaya ulaşması 30 yılı aşkın süreci gerektirdi. Hâlâ bazı aşırı uçlar terörü sürdürme eğiliminde. IRA bizi korkutamayacağını, yenemeyeceğini fark etti. Biz de onlara fikirlerini gerçekleştirebilecek siyasi ortam sunduk.
Büyükelçi Reddaway'in Okan Müderrisoğlu tarafından yansıtılan açıklamalarının en önemli bölümlerinden biri de, barış için gerektiğinde kompleks duymadan yabancı ülkelerin yardımlarını alabilmeyi ifade ediyordu. Şöyle demişti Büyükelçi:
- IRA, silahlarını İngilizlere teslim etmeyi kabul etmedi. Uluslararası bir komisyon kuruldu. İrlanda ve Birleşik Krallık'tan kimse yoktu. Biz de IRA da bu komisyonun dürüstlüğüne inandı. Filmlere konu olabilecek şeyler yaşandı. Bir gece yarısı komisyon üyelerini alıp birkaç saatlik yola götürdüler. Orada silahların imha edildiğini gösterdiler. Biz silahları görmedik. Ancak imha edilen silahlarla ilgili bize verilen rakamlar kafamızdaki rakamlarla uyuşuyordu.

Yabancı katkısı

Bir Büyükelçi'nin "Uluslararası komisyonda ne onlardan ne de bizden kimse vardı" demesini düşünün, bir de bizdeki "Ya bu açılım Amerikan planı ise" içerikli kuşkuları hatırlayın
. İç ve dış barışımıza katkıda bulunacak bir dış ülkenin var olması ihtimali, bizim için "Yabancı parmağı" veya "İç işlerimize müdahale" anlamına gelmez mi?
Bizim özeleştiriler listemizde mutlaka bulunması gereken bir diğer mesele de şu.
Siyasal içerikli iç ve dış sorunlarımıza çözüm ararken, neleri yapabileceğimizi değil, neleri asla yapmayacağımızı önceden açıklamayı yeğ tutuyoruz.
Bu yapamayacaklarımızın kalıcı ifadesi "Kırmızı Çizgiler" imiz değil mi?
Uluslararası hayatın acı ve çoğu değişken gerçekleri, bugüne kadar kim bilir kaç tane kırmızı çizgimizi morarttı.
Ama hiç etkilenmedik.
Garip bir toplumsal ruh haletimiz var açıkçası.
Sanki bir imparatorluk geçmişimiz yok.
Sanki uzak bir okyanus adasında bulunan 1960'larda kabileden devlete geçmiş ve yeni bağımsızlık elde etmiş bir 3'üncü Dünya ülkesi gibiyiz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA