Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Korkularımızın kaynağındaki "GDO"lar ve "GZO"lar

Bir tanıdığım kendisiyle GDO'lar (Genetiği değiştirilmiş organizmalar) üzerinde konuşurken bana 1995'te çok okunan Michael Crichton'un "State of Fear" (Korku Devleti) kitabını hatırlattı.
Crichton "Global Isınma" konusunu merkez alıp, bunu bir "Korku kaynağı" haline dönüştüren, bu korkuya dayalı olarak büyük kazançlar sağlayan kişileri ve şirketleri romanlaştırmıştı.
Crichton'a göre global ısınma konusundaki bilimsel teoriler yeterli değildi ve böyle bir problem varsa da, bunun çözümüne ilişkin önerilerin gerçekliği tartışmalıydı.
Ayrıca çeşitli alanlardaki seçkin kesimler, mevcut düzeni ve statükoyu korumak için bilimi global ısınma konusunda kötüye kullanıyorlardı.
Sonuçta bilimsel araştırma yapanların bulguları, sorunun anlaşılmasından ziyade bu alanda fonların oluşturulması için yönlendiriliyordu.
Neticede bu sadece bir romandı ama global ısınmaya dönük üretilen korkuların kimlere iş ve ün sağladığını, ne tür parasal kaynakların bunlara yönlendirildiğini hatırlayınca, roman ötesi gerçekler de karşınıza çıkıyordu.

Korku devleti

Bu "Korku Devleti" kavramının sade global ısınmaya değil siyasal çeşitli konulara dönük olarak da geçerliliğini düşünmemiz gerekiyor.
Dünyada bazı hükümetler, bazı kurumlar ve bazı "Seçkinler" kendi varlıklarının değerini ancak çeşitli alanlarda korkular üreterek topluma kabul ettireceklerinin farkındalar.
Faşizm "Komünizm korkusu" üzerinde varlığını kabul ettirmedi mi 20'nci yüzyılın ilk yarısındaki Avrupa'ya?
Veya "El Kaide korkusu"na dayanılarak Afganistan ve Irak işgal edilmedi mi?
Bugünün Türkiye'sinde birileri "Şeriat korkusu" ya da "Bölünme korkusu" içerikli psikolojik harekatla orduyu ve yargıyı çoğulcu demokrasiye karşı alternatif erkler olarak sunmuyorlar mı?
Ancak bilelim ki bizler de tüm dünya toplumları gibi "Kitlesel korku"lar karşısında çok dayanıklı değiliz.
Son olarak GDO'lar gündeme geldiğinde de görmedik mi bunu?
Bir anda herkes yediğinden ürker olmadı mı?

Dinlenme korkusu

Ya da "Dinlenme korkusu" kendi evlerinde bile sözleri dinlenmeyenleri de "Acaba beni bile dinliyorlar mı" bunalımlarına sürüklemedi mi?
Bu açıdan baktığımızda, manavlardaki GDO'lardan (Genetiği değiştirilmiş organizmalar) çok toplumun belirli kesimlerinde GZO'ların (Geri zekâlı organizmalar) bulunduğunu kabul etmemiz gerekiyor.
Bu çağda bile kendi halklarını devletin tehdidi olarak gören, sivil toplum örgütlerini anarşizmin kaynakları biçiminde algılayan, dünyaya açılmayı ve her alanda barışı amaçlamayı teslimiyetçilik ve işbirlikçilik şeklinde niteleyen GZO'ların ürettikleri korkular, sosyo-politik yaşamımızı etkilemekteler.
1930'lar dünyasının çözümlerine 21'inci yüzyılda rağbet etmediğiniz zaman "Bunlar rejimi tehdit ediyor" diye çığlıklar atan GZO'ları siyasal yaşamımızda ve düşünce hayatımızda görmüyor muyuz?
"Hayatta en hakiki mürşit ilimdir" ilkesini savunanların ezberciliklerine tanık olmuyor muyuz?
"Yargı bağımlı oldu" diye feryat edenlerin yargının taraflı olmasını doğal karşılamaları, garip gelmiyor mu sizlere de?
İnanıyoruz ki bu gibi kesimlerdeki "Demokrasi korkusu" toplumun büyük çoğunluğu tarafından sadece "Saçmalık" veya "Çağ dışılık" biçiminde değerlendirilmektedir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA