Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Okur yazar olmak bilgi sahibi olmanın kanıtı değildir ki...

Siyasi polemiklerde tarihteki olaylara neden göndermeler yapılır?
Ya bu olayları hatırlatır ve bunlardan ders alınıp, hataların tekrarlanmamasını amaçlarsınız.
Ya da bu olayları bugüne aktarıp, bunlara dayalı ideolojik veya siyasi bir kavga üretmeyi amaçlarsınız.
Gelişmiş demokrasilerde tarih bilgisi genellikle kavga üretmek ve yaraları kaşımak için değil geçmiş hataların tekrarlanmaması için kullanılır.
Şu Almanlara bakın mesela.
Yakın geçmişlerinde Hitler'in Nazizm dönemi de var, birleşme öncesinin Doğu Almanyası'na egemen olan Stalinist rejim de var.
Ama bugünün siyasi polemiklerinde kimse dünü bugüne taşıyıp, güncel olayları tartışırken karşıtlarını Nazi veya komünist olmakla suçlamıyor.
Belki bunun bir nedeni de Almanların geçmişleriyle hesaplaşabilmiş olmalarıdır.
Nazi döneminin insanlık dışı uygulamalarından ötürü bu ülkenin yöneticileri her fırsatta herkesten özür dilediler.
Doğu Almanya'ya ajanlık edenlerin kimlikleri de açıklandı. Gizli belgeler kamuoyunun incelemesine açıldı.
Amerikalılar da hem filmlerle hem kitaplarla o toprakların yerlileri olan Kızılderilileri nasıl yok ettiklerini öğrenip kabullendiler.

Hangi olayı tam biliyoruz?

Daha ötesi var mı?
Bir siyah deriliyi Başkan seçtiler sonunda.
Bize gelince durum farklı.
"Sultan Abdülhamit zalim ve insafsız bir despot muydu, yoksa vatanın bütünlüğünü korumayı başaran bir devlet adamı mıydı" tartışmasında hâlâ güncel kamplaşmalar yaşanmaz mı?
"Ermeni Sorunu" da "Osmanlı'nın kendisini savunması" mı yoksa " İttihat Terakki'nin planladığı bir soykırım" mıydı diye tartışmıyor muyuz?
"Dersim Olayı"nı da günlük siyasetin aracı haline dönüştürdük.
"Atatürk döneminde yapıldığına göre bu olay doğru ve haklıydı" diyenlerin oluşturduğu bir kampın karşısında "Tarihimizdeki gizlenen gerçeklerle artık yüzleşmeliyiz" diyenler var.
En sıcak güncel polemik konusu şimdi Dersim...
Çünkü çoğumuz Dersim'de olup bitenleri ilk defa duymakta değil miyiz?

Gerçeği yeni duymak

Yahudi'nin yolunu kesen yeniçeri "Siz Hazreti İsa'yı çarmıha germişsiniz" diye bağırınca adamcağız "Ağam o söylediğin 1500 yıl önce oldu" diye kendini savunmuş.
Yeniçeri bu savunmaya karşı "Ama ben bunu bugün öğrendim" demiş.
Bizler de rejimin bekçilerinin unutturdukları gerçekleri bugün öğrenince birbirimizle kavgaya başlamıyor muyuz?
Gelişmiş demokrasileri bu tür olaylarda geriden izlememizin sorumlularından birisi de üniversiteler değil midir?
Varlık sebepleri "Rejimi korumak" olan üniversiteler, sonuçta tarihi de, sosyolojiyi de, antropolojiyi de ve neredeyse arkeolojiyi de resmi söylemlere uyumlu kılmak için, sırasında gerçekleri görmezden gelmişlerdir.
"Türkiye Gerçeği"ni açığa çıkartan çalışmaların büyük çoğunluğu üniversite dışındaki araştırmacılar tarafından yapılmıştır.
Bu tür çalışmaları yapanlar kazara üniversitelerde yer bulmuşlarsa bile çeşitli dönemlerdeki "Temizlikler"le üniversitelerden uzaklaştırılmışlardır.
Sonuçta toplum kesimleri tam olarak bilmedikleri, sadece izlenim sahibi oldukları ve genellikle "Rejim" açısından kendilerine doğru veya yanlış diye sunulan bilgi benzeri tahminler üzerinde kamplaşıp, bazen birbirleri bazen de dış kamuoyları ile kavgalara girmektedirler.
Yani "Ümmi değildir ama cahildir" tanımlaması bu tür durumlardaki konumumuzu çok iyi anlatmıyor mu?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA