Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Kim ileride "Gidici" olacak belli ama "Gelici" ortada yok...

Dünyaya ve ülkenizdeki gelişmelere negatif yaklaşmaya karar verdiğiniz zaman, akla gelmesi zor gerekçeler üretebilirsiniz.
Televizyonculuğun tarihi hakkında bir kitabı okurken bir İngiliz edebiyat eleştirmeninin 1930'ların sonunda "Adının yarısı Yunanca yarısı Latince olan böyle bir aletten bir hayır gelmesi mümkün değildir" diyerek "Televizyon" un geleceğine dönük düşüncelerini yansıttığına rastlamıştım...
Siyaset dünyasında da buna benzer gerekçeler üretilerek negatif düşünceler seslendirilebilir.
Bir siyasi partiye veya bir siyasi lidere karşı beslenilen olumsuz düşüncelerin gerekçelerinin gerçeklerle uyuşmaları veya uyuşmamaları önemli değildir.
Balkan Savaşı'nın ikinci aşamasında Enver Paşa'nın Edirne'yi Bulgar işgalinden kurtarmak için harekatı başlattığında muhaliflerinin "Edirne'ye Enver gireceğine Bulgar girsin" demeleri bu söylediğimize bir örnek olabilir.
Veya "İsmet İnönü bizi 2'nci Dünya Savaşı dışında tutarak erkekliğimizi öldürdü" şeklindeki eleştiriler de siyaset literatürümüzde vardır.
"Anayasa fırlatma" olayının kıvılcımladığı ve sonunda 40 bin bankacı ile 4 bin medya çalışanının işsiz kaldığı 2002 Şubat ekonomik krizi döneminde, bugün "battık bitiyoruz" diyenlerin yazıp söylediklerini hatırlıyor musunuz?

Düşünce odaklarının patronları

O dönemde yönetimde olan koalisyon hükümeti, bugünün muhalif "Düşünce" odaklarının patronlarının her istediklerine evet dediği için, Türkiye bir güven ve istikrar ülkesi olarak sunulmaz mıydı?
Örneğin İmar Bankası'ndaki bozuk yapıyı, o dönem iktidarının sahipleri bilmiyorlar mıydı?
Geniş halk kitleleri bu tablonun dışındaki etkenlerle oylarını yönlendirirler.
Aynı şekilde ekonomideki gelişmelerle doğrudan ilişki içinde bulunan girişimciler de, gözlemleri ile siyasi düşünceleri arasındaki dengeyi korurlar.
Bu konuda ölçüyü kaçırıp, zamanında Turgut Özal'a karşı cephede yer alan nice girişimcinin, sonraları "Ne kadar kıymet bilmez adamlarmışız" diye günah çıkardıklarına tanık olmadık mı?
Bütün iktidarlar gibi AK Parti iktidarının da kaderinde elbet yıpranma olacaktır.
Olmaktadır da.
Demokratik süreç kendi doğal mecrasında akabilirse, mutlaka AK Parti'ye alternatifler de çıkacaktır.

Kimler "gelici" belli değil

Ancak geçmiş deneyimlerimizde iktidar adayı partilerin kendi alternatif proje ve programlarını üretip bunları kamuoyuna sunmak yerine, iktidarın hizmetlerini yok sayıp onu yıpratmayı amaçlarken, ülkenin gelişme çizgisini ve toplumdaki güven duygusunu da tahrip ettiklerini çok sık gördük.
Hatırlayın... Özal'ın iktidardaki ANAP'ı özelleştirmelere başladığında, muhalefet bunları yargı yoluyla engellemeye çalışıyordu.
Zaman geçti... Koalisyon iktidarı da özelleştirmelere başlayınca, bu defa Mesut Yılmaz'ın muhalefetteki ANAP'ı bunları engellemeye çalışıyordu.
Şu andaki muhalefetin izlediği politika bu açıdan geçmiştekilerden çok farklı değil.
Tabii ki ne muhalefetteki ne de iktidardaki siyasetçilere akıl öğretecek konumda değiliz.
Ama neticede AK Parti kurulduğu yıl iktidar olan ve tek başına iktidarını ikinci seçimle de perçinleyen bir "Yeni" parti.
Oysa iki büyük muhalefet partisi de başarısızlıklarla dolu geçmişe sahipler.
Sayın Baykal da Sayın Bahçeli de "Barajın altında kalmak" deneyimini yaşamış faniler...
Yani AK Parti'nin bir gün mutlaka "Gidici" olacağını söylerken, buna karşı kimlerin "Gelici" olacaklarını söyleyemiyorum.
Bu açıdan Türk demokrasisindeki "muhalefet sorunu"nun, iktidar meselesinden daha önemli olduğunu söyleyebiliyorum.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA