Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Onu bir kişi anladı ama o da yanlış mı anlamış?

Kişileri sevmek veya beğenmek onları anlamış olmak anlamına gelmez.
Bunun gibi kişilere dönük öfkeniz ve hatta nefretiniz, onları yanlış anlamanızdan da kaynaklanabilir.
Hep Kemal Tahir'in ölümünden önce birlikte olduğumuz son geceyi hatırlarım.
1973 yılının 20 Nisan gecesi, bizim evde birlikteydik.
Kemal Tahir (D. 1910) hapishanelerde yaşadığı yılların ve beş yıl önce geçirdiği akciğer kanseri ameliyatının yorgunluğunu taşıyordu.
O gece konuklarımız arasında bulunan genç bir araştırmacı- yazar, beraber olduğu genç kadına gösteriş yapmak için, Kemal Tahir'i eleştirmek gereğini duymuştu.
Aslında içi boş, tutarsız eleştirilerdi bunlar.
Zaten Kemal Tahir de bunları gülerek dinliyor, genç adamın yanındaki kadına gösteriş yapma girişimini anlayışla karşılıyordu.
Bu sırada davetliler arasında bulunan ve Kemal Tahir'i taparcasına beğenen bir doktor, genç yazara karşı Kemal Tahir'i savunmaya girişti.

Savunulmak trajedisi
Öylesine saçma ve Kemal Tahir'le ilgisi olmayan şeyler söyleyerek savunmasını yapıyordu ki, sonunda Kemal Tahir dayanamadı ve kendisini savunan doktora "Bu anlattığın ben değilim" diyerek tepki göstermeye başladı.
Bu savunma süreci Kemal Tahir'in kalbinin sıkışmasına kadar dayandı.
Ertesi sabah Kemal Tahir'in ölüm haberini aldığımızda, ölüm nedeninin bu savunma olmadığını biliyorduk ama bu savunmanın onu çileden çıkardığına da tanık olmuştuk.
"Yanlış anlaşılmak" konusuna bir Kemal Tahir'li anıyla daha katkıda bulunayım.
Cumhuriyet Gazetesi "Yunus Nadi Roman Ödülü"nü 1967-68'de Kemal Tahir'in "Yorgun Savaşçı" romanına vermişti.
Ödülün karşılığı olan parayı almak için Kemal Tahir Cumhuriyet'e, Nadir Nadi'ye geldi.
Ödülü alıp çıkarken benim odama uğradı, "Akşam Pasaj'da (Çiçek Pasajı) buluşup, ödülü kutlayalım" dedi.

Ya Atatürkçü değilse?

Kemal Tahir gittikten kısa süre sonra Nadir Nadi geldi odama,
-Kemal Tahir'e ödülü verdik... Ama bana söylediklerine göre Kemal Tahir galiba Atatürkçü değilmiş, dedi.
Kemal Tahir'li bu anılarımı tazelerken, günümüzde yanlış anlaşılmaya konu olan isimleri de düşünüyorum.
Örneğin CHP'nin yeni Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da bu isimlerden biri değil mi?
Kemal Kılıçdaroğlu da hemen her konuda birbirleri ile çelişen tutumlar seslendirdiği için, onu anladıklarını zannedenler belki de onu sinirlendiren övgüler düzüyorlar.
Bazen de övgü mü yoksa yergi mi oldukları anlaşılamayan değerlendirmeler yapılıyor Kılıçdaroğlu hakkında.

Kılıçdaroğlu 'evet'çi mi?
Örneğin arkadaşımız Hasan Bülent Kahraman geçen gün yazısını şöyle bitirmişti:
"-...Referandum döneminin siyasal yapıya damgasını vuran çoklu siyaset, iradi siyaset, tekelci anlayışların kırılması, sosyolojilerin ideolojileri belirlediği bir döneme geçiş gibi özellikleri, CHP'yi de beklemediği, öngörmediği bir noktaya savurdu ama henüz neyin ne olacağı meçhul. Gene de söyleyeyim: nasıl Kürtler, nasıl Aleviler, nasıl solcular bölündüyse bu dönemde CHP de bölündü.
Kılıçdaroğlu şimdi "hayır" kervanının başını çekiyor ama tek başına olsaydı bu referanduma 'evet' derdi."
Siz ne dersiniz?
Gerçekten Kılıçdaroğlu özünde "evet"çi mi size göre de?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA