Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Türkiye'nin değişenleri ve değişmeyenleri

Bir toplulukta "Türkiye'de neler değişti" konusu üzerinde çeşitlemeler yapılıyordu.
Kulak kabarttım konuşulanlara.
Söylenenler arasında bana en çarpıcı gelen gözlem şuydu:
- Şu anda cezaevlerinde generaller ve hatta bir eski genelkurmay başkanı bile var.
Ama medya da toplum da, bu durumu hiç yadırgamıyor. Bu konuda hiç tepki yok gibi. Buna karşı Ahmet Şık ile Nedim Şener'in tutuklulukları sade Türkiye'de değil dünya ölçeğindeki tepkilere sebep olmakta. Bu yeni Türkiye ile eski Türkiye arasındaki çok çarpıcı bir fark değil mi?
"Değişim"i konu alan çeşitlemeler arasında "Peki Türkiye'de neler değişmedi" konusu da konuşuldu bu toplulukta.

Medya değişti mi?
Bu konuda da en çarpıcı gözlem şöyleydi:
- Türkiye'de siyasetin de, devletin de, bürokrasinin de yapıları temelden değişti.
Daha ötesi var mı? 1990'lı yıllarda siyaset yapmaları rejim açısından tehlikeli görülen Abdullah Gül Cumhurbaşkanı, Tayyip Erdoğan Başbakan. Buna karşı genel yapısı ile medyanın siyasete ve siyasetçilere yaklaşımı hiç değişmedi. Adnan Menderes'e, Süleyman Demirel'e, Turgut Özal'a medyada ne kadar haksız ve önyargılı hatta ideolojik yaklaşımlar sergilendiyse, aynı tablo Tayyip Erdoğan için de söz konusu değil mi?
Konuşanlardan biri sorunu Türkiye'de "Aydın" kavramı içine giren kesimin değişim sürecine direnmesine bağladı.

Aydın sorunsalı
Şöyle dedi özetle:
- CHP'yi sosyalist zanneden ve Jakoben laikliği demokrasinin de temel öğesi olarak gören aydınların, toplumdaki değişimi görmezden geldikleri bugünün değil tüm zamanların gerçeğidir. Bu nedenle onlar hiçbir genel seçimin sonucunu doğru olarak tahmin edemediler. Türkiye'nin sorunlarına seçilmiş siyasetçilerin çözüm üretme çabalarına teknik değil ideolojik açıdan yaklaştılar hep.
Konuşmalar ve tartışma bu minval üzerinde sürmekteydi. Bir görüş sahibi şunları seslendiriyordu mesela:

Devletçilik bitti
- Türkiye artık devletçi değil. Bu en önemli değişimdir. Turgut Özal'ın açtığı yolda Tayyip Erdoğan daha büyük adımlar attı. Bu arada Anadolu, gerek sermayesi gerekse kadroları ile dünyaya açıldı.
Bu süreç en muhafazakâr kesimler için bile sekülerleşmeyi getirdi.
Bir başka görüş sahibi de şunları vurguluyordu:
- Seçim öncesinde Tayyip Erdoğan'ı milliyetçi söylemlerinden ötürü eleştiren ve kendilerini liberal olarak niteleyen aydınlar, Oslo'da devletin PKK ile diyaloga girdiği öğrenildikten sonra nedense bilgisizlikleri nedeniyle özeleştiri yapmak gereğini duymadılar. Bunun yerine şimdi "AK Parti-
Cemaat
" gerginliği üzerinde çeşitlemeler yapmaktalar.

Siyaseti kimler biliyor?
Aktarabileceğim son gözlem de şu olabilir:
- Hayatlarında hiç seçime girmemiş, kendi yaşamlarındaki ve mesleklerindeki göreceli önemsiz sorunlara bile çözüm üretememiş yorumcuların Tayyip Erdoğan'a "Siyaset öyle yapılmaz böyle yapılır" diyerek akıl öğretmeleri gülünç değil midir? Ancak son dönemlerin siyasetteki en usta ismi olan Tayyip Erdoğan'ın da bunca sorunla uğraşırken, kendisini yerli yersiz eleştiren yorumculara cevap vermeye çalışması da aynı ölçüde gereksiz değil midir?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA