Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

"Dün Beyefendi ile görüştüm" diyebilmenin hazzı...

Dostlarınızla, arkadaşlarınızla toplandığınızda ya da bir davete katıldığınızda, siyaset konuşulan konuların ilk sırasında değil genellikle.
Her insanın aile yaşamında veya meslek hayatında kendi öncelikli konuları var.
Ayrıca herkesin tutkuları, merakları da var.
Kitaplar, plaklar, filmler, spor, doğa, seyahat de bu ilgi alanları arasındalar.
Ama gazeteleri okur, televizyon haberlerini ve tartışmalarını izlerken, tek boyutlu bir dünya varmış gibi görünüyor.
Sanki tek konu siyaset...
Tek öncelikli mesele de Başbakan Tayyip Erdoğan'ın bundan sonraki siyasi hayatının yönünü kestirebilmek...
Oysa Erdoğan cumhurbaşkanı olursa, bundan en fazla etkilenecek kişilerin sayısı çok fazla değil.

Kimler etkilenecek?
Öncelikle muhtemel başbakan adayları, Erdoğan'ın Çankaya'ya çıkmasından etkilenecekler.
Bir de "Acaba yeni dönemde kimler bakan olacak" sorusu olabilir 50-60 kişi açısından önemli sayılabilecek...
Yorumcular ve haberciler gazetelerde, televizyonlarda bu tek boyutlu dünyayı çiğköfte yaparmışçasına yoğurup duruyorlar.
Son aylarda birlikte olduğum insanlar ve topluluklarda Başbakan Erdoğan'ın bundan sonra ne yapacağı konusunun, gazetecilerden de fazla işadamları tarafından konuşulduğuna tanık oldum.
Galiba bunun nedeni Türkiye Cumhuriyeti'nin hâlâ kökten devletçi bir sosyo- ekonomik yapıya sahip olmasıdır.
Bu açıdan olaya bakıldığında Türkiye'de özel girişimciler de, kendi kaderleri konusunda "Son söz"ün Başbakan tarafından söyleneceğini düşünüyorlar.

En önemli uğraş
"Başbakan'a ulaşabilmek", "Başbakan'dan randevu alabilmek", bir Türk girişimcisi için en önemli uğraş sanki.
Sade AK Parti döneminde değil geçmiş iktidarlarda da başbakanların özel kalem müdürleri, kişisel dostluk kurulması işadamları için öncelikli konu değil miydi?
"Başbakan ile randevu ayarlama"yı pahalı hediyelere veya rüşvete dönüştürdükleri söylenen isimler hiç duyulmadı mı?
Aslında şu kökten devletçiliği bir sona erdirebilsek, siyaset belki böylesine hırçın geçmeyecek.
Kamu ihalelerinden pay almak için her dönemde iktidarda kim varsa onun partisindenmiş gibi, görünmeye gerek kalmayacak.
Ama bu kolay değil.

Papatyalar ve kasımpatılar
Devalüasyonu önceden haber alıp Merkez Bankası döviz rezervlerinden ucuza dolar kapatan 28 Şubat zenginlerinden bazıları hâlâ aramızda değiller mi?
Turgut Özal iktidardayken Semra Özal'ın çevresini kuşatan "Papatyalar", daha sonra Süleyman Demirel iktidar olunca Nazmiye Demirel'in çevresindeki "Kasımpatı" serasını oluşturmadılar mı?
Onların kocaları çiçeklerin bu dönüşümünü fonlayan kaktüsler değil miydiler?
28 Şubat dönemi etkinliklerinin protokolündeki siyasetçiler ve askerler değişti, ama çiçek-sever işadamları hep aynı değil mi?
"Dün Beyefendi ile görüştüm" demenin "İşlerim yolunda" anlamına gelmediği bir dünyaya, herhalde ileride bizim işalemimiz de kavuşacaktır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA