Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Tarihi yanılgılar arasında dünden bugüne yolculuk

Sanırsınız ki Cumhuriyet'i ilan edip 1923'ü sıfır noktası olarak kabullendiğiniz ve alfabenizi de hukukunuzu da Batılı yaptığınız zaman, Osmanlı ile tüm bağlarınız kopar... Artık toplum hayatında da, bireysel yaşamlarda da, siyasette de, devlette de eskisine hiç benzemeyen yeni bir dönem başlamaktadır.
İşte bu duruma "Tarihi yanılgı" deniliyor.
1969'da vefat eden meslektaşımız Ragıp Akyavaş'ın gazete yazılarının derlendiği "Asitane"sinden bir alıntı yaparak ve 1908'e dönerek, ne demek istediğimi anlatayım...

Paşalar cezalandırılıyor
"- İkinci Meşrutiyet'in ilanından sonra İstanbul tam dokuz ay bir tımarhane havası yaşadı. Derken 31 Mart isyanı çıktı ve bastırıldı. Sultan Hamid'in iradesiyle terfi edip ilerleyen bazı kimseler hakkında rütbelerin indirilmesi kanunu kabul edildi. Makedonya'nın karlı dağları ile Yemen'in kızgın çölleri arasına serpiştirilmiş olan bütün subayların rütbelerini eşitlemek için ölçü bulundu."
Akyavaş şu listeyi de vermiş:
"- Şeyhülislam Cemalettin Efendi'nin damadı Müşir (mareşal) Operatör Cemil Paşa'nın rütbesi yarbaylığa, Plevne kahramanı Gazi Osman Paşa'nın oğlu damat Nurettin Paşa Müşirlikten binbaşılığa, Ferik (korgeneral) Mazhar Paşa yüzbaşılığa, Gazi Ahmet Muhtar Paşa'nın oğlu Mahmut Muhtar Paşa orgenerallikten albaylığa, Serasker Rıza Paşa'nın oğlu Korgeneral Süreyya Paşa'nın rütbesi yarbaylığa indirildi."

İki defa paşa olmak
Meşrutiyet'in rütbelerini indirdiği subaylar daha sonra yeniden rütbe aldılar. Örneğin rütbesi yüzbaşılığa indirilen Cevat Paşa, yeniden terfi edip Korgeneral oldu. Bir yemekte de Alman İmparatoru 2'nci Wilhelm, Cevat Paşa'yı işaret edip, "Paşa askerlerin en bahtiyarıdır, çünkü iki defa Paşa olmuştur" diyerek onu övmüş.
Diyelim ki aradan yarım yüzyıl geçti ve artık Osmanlı gelenekleri buharlaşmış durumda...
1960'ın 27 Mayıs darbesi sonrasında Başbakan Adnan Menderes'in ve Maliye Bakanı Polatkan ile Dışişleri Bakanı Zorlu'nun idam edildiklerini hatırlıyoruz. Peki ya diğer olup bitenler arasında neler vardı... İçinizde 27 Mayıs 1960 darbesi ertesinde orgenerallerin "er" yapıldıklarını hatırlayanınız var mı?

Yarım yüzyıl sonra

Ragıp Akyavaş 1967'deki "Müktesep Haklar" başlıklı yazısında şunları yazmış.
- Gazetelerde okudum. Rütbeleri iptal edilerek neferliğe indirilen generallerin rütbeleri alınan bir kararla iade edilmiş. Eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Rüştü Erdelhun, Ankara eski Sıkıyönetim Kumandanı Korgeneral Namık Argüç, İstanbul eski Merkez Kumandanı Tümgeneral Kemal Binatlı, Kayseri eski Menzil Kumandanı Tümgeneral Kemal Çakın ve Yarbay Avni Karaca'nın rütbeleri geri verilmiş.
Görüyorsunuz işte. Takvimler ha 1908'i, ha 1960'ı ya da 1967'yi göstermiş, ne değişiyor ki? Demek ki Cumhuriyet'e geçsek de "Kökü mazide olan ati"yiz biz... Yani ha "Müselles" demişiz ha "Üçgen" demişiz, ikisi de aynı kapıya çıkıyor. Eski "Ehl-i vukuflar"la yeni "Bilirkişiler" arasında çok fark yok...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA