Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Doğru bilgi sahibi olmadan doğru fikir de üretilemez

Ezberlere takılmanın kişiyi ne tür yanılgılara sürüklediğini defalarca görmedik mi? Örneğin yağ ve yumurta sağlık açısından yasaklı besinlerdi düne kadar... Bugün ise onların yerini tuz ve şeker aldı.
Düşünce hayatımızda da "Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz" diye bir ezberimiz yok mu? Ama pek az kişi "Ya bilgi sandığımız şey yanlış bilgiyse" sorusunu aklına getirir... Yıllar önce arkadaşımız Fikri Akyüz klişeleşmiş bilgilerin listesini yapmış ve bunlardaki yanlışlara işaret etmişti...

Yazlar sıcak ve kurak mı?

Evet... Mesela tarihi gözden geçirirken Baltacı Mehmet Paşa ile Çariçe Katerina arasındaki ilişkinin cinsellik içerikli olmadığını ve rüşvete dayalı olduğunu öğrendiğinizde, şok geçirmediniz mi?
Fikri Akyüz'ün listelediği klişelerden biri de coğrafya derslerinde ezberletilen "Türkiye'de yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlı geçer" cümlesiydi... Oysa bunun bile artık doğru olmadığını, iklimlerin kaydığını ve yaz günü İstanbul'u sel bastığını görmedik mi? Siz neden "Kyoto Protokolü"nün yapıldığını, ozon tabakasındaki delik büyürse dünyadaki yazların da kışların da başka türlü olabileceğini bilmezseniz, sonsuza kadar "Yazlar sıcak ve kuraktır" diyerek, sel sularına bir ağustos günü kapılabilirsiniz.

Lozan tartışılmaz mı?

Aynı şekilde dünya konjonktürün zorladığı her gelişmeye "Lozan tartışılmaz" diyerek karşı da çıkarsınız mesela... Oysa Lozan'da 12 Adalar İtalya'nındı. Şimdi Yunanistan'ın. Kıbrıs İngilizlerindi, şimdi değil. Hatay Türkiye'nin değildi, şimdi Türkiye'nin. Boğazlar Rejimi Montrö'de değiştirilmiş. Mesela Batı Trakya'da Türkler duruyor ama İstanbul'da Rum kalmamış...

Biz kimleriz?

Bir de kökenimiz konusundaki ezberlerimiz var... Enis Behiç Koryürek'in "Milli Neşide"sinde "Biz kimleriz, biz Altay'dan gelen erleriz" denilmez mi mesela? İstanbullu bir çift birkaç yıl önce kökenlerini öğrenmek için gen bilimci Bryan Sykes'ın kurduğu "Oxford Ancestors"a başvurup, "Bizim atalarımız kim" diye sormuşlardı. Bunun için size bir naylon torba içinde gönderilen küçük bir fırçayı, ağzınızın içinde yanağınıza gelen kısma sürüyor ve sonra bunu tekrar naylon torbaya koyup, Oxford'a geri gönderiyormuşsunuz. Bu yöntemle 1800 kuşak öncesine kadar geçmişinize ulaşmanız mümkünmüş.

Ana kabileler

Bu çiftin DNA'ları üzerinde yapılan inceleme sonunda, kadının Anadolu kökenli ve muhtemelen Rum Pontus'tan gelme genlere sahip olduğu anlaşılmıştı. Erkeğin genlerinde ise Orta Asyalı ve Amerikan Kızılderili izler bulunmuştu.
Şimdiye kadar yapılan araştırmalara göre, tüm dünyadaki insanların genleri açısından ana kabileleri varmış. Bu kabilelerden 7'si Avrupa, 12'si Afrika, 4'ü Doğu Avrasya ve Amerika, 6'sı Batı Avrasya, 12'si Orta ve Batı Avrasya, biri Batı Avrasya ve Kuzey Amerika, biri de Afrika ve Batı Avrasya kökenliymiş. Örneğin Türklerin Orta Asyalı olanlarımızla, Kuzey Amerika'nın bazı Kızılderili kabileleri, gen akrabasıymış.

Bilgi ve fikir ilişkisi

Bilinmesi gereken şu... Genler, ne etnisiteleri, ne de ırkları ifade ediyormuş. Milliyet ve ırk gibi kavramların olmadığı dönemde, anneannelerinizin hangi coğrafyada yaşadığını anlıyormuşsunuz. Çünkü "Mitochondrial DNA"lar, insanlara annelerinden geçiyormuş. Buna göre her insanın bir "Mitochondrial Şifre"si varmış ve DNA'lar incelenerek bu şifre çözülüyormuş.
Evet... "Bilgi" ile "Fikir" arasındaki ilişkiler çok karmaşıktır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA