Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKUR TEMSİLCİSİ OKUR TEMSİLCİSİ - YAVUZ BAYDAR

Cemaat ve liderlik...

Başbakan Erdoğan'ın geçen hafta Ermeni ve Süryani azınlık temsilcileriyle görüşmesi gazetelere yansıdı. Ancak, bu temsilcilerden Bedros Şirinoğlu'nun tanıtılma biçimi "yanıltma" eleştirilerine yol açtı

Bedros Şirinoğlu kimdir? Nasıl tanıtılmalıdır? Hafta içinde SABAH dahil olmak üzere birçok gazetenin verdiği haberler bu soruları gündeme getirdi.
Önce ABD Kongresi Dış İlişkiler Komitesi ve İsveç Parlamentosu tarafından 1915 olayları ile ilgili olarak alınan "soykırım" kararları ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Türkiye Ermeni Cemaati'nden Bedros Şirinoğlu ile görüşmesi, baş sayfalara kadar girmişti.
Acaba Şirinoğlu, Erdoğan'la hangi sıfatla görüşmüştü?
Bu önemsiz bir soru gibi görünebilirdi, ama cemaatten gelen, daha sonra da bir imza kampanyası açılmasına kadar giden tepkiler önemli olduğunu gösterdi.
Onlar için önemli olan bu konu, bir başka açıdan okurları -genel olarak- doğru bilgilendirme konusuyla da ilgiliydi.
SABAH, gelişmeyi iki gün peş peşe izledi. 26 Mart tarihli gazetede iç sayfadan aktarılan genişçe haberde, "1915 Olayları Türkiye'nin üzerinde bir sopa gibi duruyor "başlığı kullanılmıştı.
Haberdeki iri fotoğraf altında Şirinoğlu "Yedikule Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı" olarak tanıtılıyordu. Spotta kendisinden cemaatin "güçlü ismi" olarak söz ediliyordu. Vakıf, habere göre cemaatin "en büyük vakfı"ydı.
Yine aynı gün gazetenin internet sayfasına giren ve Anadolu Ajansı çıkışlı olduğunu anladığımız haber, Erdoğan'ın "Ermeni Cemaati Başkanı Şirinoğlu'nu kabul ettiğini" duyurmaktaydı.
Ertesi gün, yani görüşme ardından gelişme SABAH'ın "kâğıt baskısının" baş sayfasında yer almıştı. Haberin yanındaki fotoğrafta, Başbakan'ın yanında oturan Şirinoğlu, "Ermeni Cemati Başkanı" olarak tanıtılıyordu. Haberin spotunda da aynı kişi "Ermeni Cemaati lideri" sıfatını taşıyordu. Son olarak, yine baş sayfadaki alt metinde "liderlerinden" sözcüğü dikkat çekiyordu.
Oysa, aynı günkü haberin iç sayfadaki tamamında Şirinoğlu için "cemaatin önderlerinden" denmekteydi.
Hangisi doğruydu bunların?
Ermeni okurların bazılarına göre cemaatte "başkan" gibi bir konum yoktu. Bu anlamda, onlara göre, bir yanıltma söz konusuydu. Bunun üzerine, cemaat içindeki yapılanmaları en iyi bilenlerden, Yervan Özuzun ile temasa geçtim. Uzun yıllar yerel yöneticilik yapan Özuzun aynı zamanda, şimdilerde ağır hasta olan Ermeni Patriği Mesrob II'nin de özel danışmanları arasında yer almıştı. Değerlendirmesini, biraz kısaltarak aktarıyorum:
"Hastane vakfının başkanı, isminden de anlaşılacağı gibi hastanenin yönetim kurulu ile birlikte hastane vakfını temsil eder. Ermeni vakıfları platformu diyebileceğimiz örgütlenmeye, yani VADİP'e en fazla, (önceden onay almak koşuluyla) başka vakıfları da temsil etmek yetkisi verebilir. Vakıf yönetiminin cemaat yönetimi anlamına gelemeyeceği ise çok açıktır.
Ancak her şeyden önce, hukuki ve siyasi temsili ayırmak gerekir. Çağdaş temsili demokrasilerde millet siyasi olarak parlamentolar tarafından temsil edilir. Bu nedenle cemaat için de bir siyasi temsil tartışması söz konusu değildir. Osmanlı'da cemaatler millet sistemine göre örgütlenmiş, dini liderleri tarafından ve onların başkanlığındaki sivil ve ruhani heyetlerce temsil edilmişlerdir. Cumhuriyet sonrası Anayasa dahil hiçbir yasada Patrik ya da Hahambaşı sözü geçmediğinden ve cemaatin tüzel kişiliği tanınmadığından Patriğin ve Hahambaşının bile hukuki temsil yetkisi yasal olarak kabul edilmemiştir.
Durum böyleyken herhangi bir vakıf başkanının, cemaat başkanı sıfatıyla cemaati temsil etme iddiasının ne yasal, ne de geleneksel bir dayanağı vardır.
Yasal dayanağı olmayan bir sıfat fiilen (de facto) verilse bile, yasal dayanağı olmayan bir temsilden söz etmek mümkün değildir. Bu tartışmaların temelinde - maalesefhayatının sonuna kadar görev yapmak üzere seçilen Patrik Hazretlerinin görevini yapamayacak kadar hasta olması yatmaktadır. Doğan otorite boşluğunu doldurmak üzere Türkiye Ermeni Kilisesi Ruhani Meclisi'nin, bütün din adamlarının ve cemaat yöneticilerinin onayladığı eş patrik seçimi ise, maalesef çeşitli iç tartışmalar yüzünden bugüne dek yapılamamıştır. Doğa boşluk kabul etmez. Doğan boşluk ve karmaşa ortamında yetkili makamlar kendilerine yeni muhataplar aramış ve en büyük Ermeni vakfı olan Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi'nin başkanını seçmişlerdir. Oysa biraz önce söylediğim gibi Vakıf yönetimi cemaat yönetimi anlamına gelmez."
Bunlar üzerine habercilik açısından ne söylenebilir? Aslında SABAH, gelişmeyi baştan doğru yakalamış. En büyük Ermeni vakfının başkanı olarak Şirinoğlu'nu "güçlü isim" diye tanıtmak kabul edilebilir.
Ama "önder" veya "başkan" gibi sıfatlar yanlış ve yanıltıcı. Bunu gelen tepkilerden ve objektif resimden anlıyoruz.
Burada iki nokta önemli: Bir, ajanslardan gelen haberlerde de bilgi hataları olacağı varsayımından hareketle ihtiyatı elden bırakmamak. İki, tutarlılık ve doğruluk ayrılmaz iki ilkeyse, baş sayfa ve iç sayfa editörlerinin birbirlerini uyarması; gerekli hallerde Ermeni cemaati gibi konulara vakıf servis şefi veya muhabirlerin telkinine başvurulması gerekir.
Özellikle din ve gayrımüslim azınlıklar konusunda yetkin ("uzman") editör ihtiyacı da böyle örneklerde daha net ortaya çıkıyor.

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA