Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NUR ÇİNTAY

Cennet Koyu'nda yeşilin 150 tonu

Bodrum'daki güzelim Cennet Koyu ziyan mı olmuş, yoksa tam tersi değer mi kazanmış? Mandarin Oriental'a gidip yerinde gördük. 'Yeşilin 150 tonu' içinde bir kere daha karar verdik: Bize 'her şey dahil'ciler değil, paralı yabancı turist lazım!

2000'lerin ilk 10 yılının çoğunda, deniz & güneş siftahını onunla yapardık: Bodrum'daki Cennet Koyu'nda, adının ilk hecesini sahibi Atakan beyden, ikinci hecesini Japon eşi Midori hanımdan alan mütevazı aile işletmesinde: Atami. Yollar tangır tungur, müessese hafif demode ama deniz sürahi suyu gibiydi. Türkbükü'ne bu kadar yakın ama bu kadar da izole olmak mucizevi bir şeydi. Akşam yemeğinde, ha bire dönen Michael Franks CD'sinden aynı parçanın dördüncü kere çaldığını biliriz. Buna karşılık hayatta karşılaştığımız en nefis jumbo karideslerle de burada haşır neşir olduğumuzu unutamayız. Üstelik İstanbul'un üçte bir fiyatına, dahası bir yazdan diğerine zamlanmadan...

JAPON MÜCVERİ KAKIAGE
Atami'nin spesiyali Japon mücveriydi: Kakiage. Toprağı bol olsun, Midori hanım öğlenleri bizzat girip mutfağa, Kakiage yapardı. Bizim mücverden çok daha iyi kızarmış (yağ çekmeden) bu köpüksü lezzette, sebzelerin yanında bol bol çim çim karides de bulunurdu. Soya sosuna banar banar bayılırdık. 2011 Eylülü olmalı, son günümüzdü. Gazetelere bakarken, ekonomi bölümünde gördüğümüz tam sayfalık haberle yıkıldık. Cennet Koyu'ndaki dev projenin ilk adımı atılmıştı. Vedat Aşçı'nın adı geçiyor, büyük paralar telaffuz ediliyordu. Bizi aşardı. Garson çocuklarla neredeyse ağlaşarak vedalaştık.

CEM YILMAZ'A KİN BİTİ !
İki yıl, önyargılarımızı çarpıştırıp birbirimizi gaza getirerek geçti: Güzelim Cennet Koyu heba olmuş, kim bilir ne feci betona boğulmuştu! Yeni yapılan evlerin tek tek satıldığını okudukça ev sahiplerine bileyleniyorduk; Cem Yılmaz'a mesela artık gülmeyecektik! Derken dünyanın en ünlü zincirlerinden Mandarin Oriental açıldı geçen yıl. Fiyatlar pahalıydı ama fotoğraflar da pek davetkârdı Allah için, hiç öyle bina bina durmuyordu. Evvelki hafta sonu yerinde tespit imkânı oldu. Burası tam olarak Cennet Koyu değil aslında (Orası az yanda). Ama dev arazideki sonsuz bitki çeşidiyle ve hiç beton beton olmayışıyla, tesis adeta cennet... Yürümekle bitmez bir bahçenin içinde hiç dip dibe olmayan odalar, suitler, villalar, rezidanslar (Ulaşım 'buggie' yani 'böcük'lerle!) Her yanda Uzakdoğu'dan getirilmiş sayısız bitki türü (Hiç öyle poz peyzaj değil, doğal bir azgınlıktalar) ve elbette begonviller... Önyargılarımızdan utandık doğrusu; bu kadar fışkıran yeşili başka nerde gördüğümüzü hatırlayamadık bile. 'Orası az yanda' parantezine de bir parantez açalım: Düşünsenize, hiçbir şeyden kaçınmadığınız bir tesis kuruyorsunuz ama Göbün ya da Sarsala koyunda (Göcek)! Öbür taraftan kabul edelim ki Cennet Koyu, imaj açısından kusursuz bir isim. Kim olsa uzatır koyu biraz bu tarafa doğru!

PARALI , AKREPSİZ TURİST
On numara dekorasyondan, kişisel alanlardaki bonkörlüğe, hemen herkesin lüks tanımına uyacak bir yer burası ve bunu babalarının hayrına sunmuyorlar elbette. Kral villasının gecelik fiyatı 20 bin Euro. İçinde kaybolunan deli bir yer ama para birimi TL olanları aşar ya da ben biraz safım! Vatandaş odaları tabii ki o kadar yüksek değil ama ucuz da hiç değil. Fakat şu durumla barışalım artık: 'Her şey dahil'cilerin kimseye hayrı yok. Türkiye'ye en fayda getirecek şey, cebinde akrep olmayan paralı turist. Lüks odada kalsın, Spa'daki masajla bütün düğümlerini atsın... Akşam yemekte Londra'daki Kurobuta'nın kardeşi olan Japon restoranı Kurochan'da yesin mesela, pahalı şarap açtırsın. Bahçedeki Beymen'den üç mayo, iki pareo, bir şapka beğenip alsın! Biz gidemiyorsak da kıskançlıktan çirkefleşmenin âlemi yok, illa herkes her yere gidecek diye bir kaide de yok. Ama işte 'onlar' için tatmin garantili ve para bırakmalı bir yer Mandarin Oriental.

BARSELONA'DA KUTLAMALAR
En uzun gün ve en kısa gecenin yaşandığı gündönümü, Katalan kültürü için resmi tatil ilan edilecek kadar mühim. Gündönümü basbayağı bayram olarak görülüyor; ateşler yakılarak, havai fişekler patlatılarak renkli kutlamalar yapılıyor. 23-24 Haziran'da yolunuz Barselona'ya düşecek olursa, bir plaj partisine de katılın ki, çılgın eğlence neymiş görün.

PERŞEMBE KİMİN DOĞUM GÜNÜYDÜ?
Hilton'un. Hayır, Paris Hilton'un değil, bizim Harbiye'deki Hilton'un. Uzun adıyla Hilton Istanbul Bosphorus'un. Türkiye'nin ilk uluslararası ve de ilk beş yıldızlı otelinin. Ki markanın da Amerika dışında faaliyetini en uzun zamandır sürdüren oteli bizdeki. İstanbul şehir ve sosyal hayat tarihinin de en temel şahidi diyebileceğimiz bu arkadaşın 60'ıncı yaş günüydü geçtiğimiz perşembe. 11 Haziran 1955 doğumlu zira kendisi. Ne davetler gördü, kimleri ağırladı, say say bitmez. Lafın gelişi değil, Brigitte Bardot'dan Elizabeth Taylor'a, Grace Kelly'den Kraliçe II. Elizabeth'e, hakikaten bitmez. Mutlu yıllar dileyelim. Bir de dili olsa da konuşsa diyelim!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA