Doğrusunu isterseniz geçtiğimiz günlerde gerçekleşen Tophane Artwalk'u çok önemsiyordum.
Benim için çağdaş sanat sezonu sonbaharda başlar çünkü... Yazı sergilerle doldurmuş olabilirler. Yapraklar düşer gökyüzü bulutlanır, güneş çekilir, işte o zaman akıl ve ruh sanat için düşünmeye, hissetmeye başlar. Faruk Ayanoğlu Caddesi'nde olsun Maçka Parkı'nda olsun çoktan kızarıp yere düşmüş yapraklar üzerinde gezinerek, onların çıkarttığı çıtırtılarla medite olduğum şu günlerde Tophane Artwalk'a hevesle gittim.
Lakin her ne kadar Karaköy kafeyle dolup hızla nezihleşse de, kahvenin Viyanalısından Etiyopyalısına her türünü bulmak kolaylaşsa da sanatın iyisine kolay kolay rastlanmıyor.
Bir tek Galeri Egeran ve Mana, beni çok mesut ettiler. Egeran, hep o genç dahi sanatçıyı aramaktansa geçmişe durup bakmış. İlhan Koman'ın işleri, aldığı notları arasında gezinmiş.
Bu notlar arasında bir projesine rastlamış.
Koman'ın bir türlü realize edemediği yapıtlarını realize etmeye soyunmuş. Ve titanyum malzemeden bir seri İlhan Koman heykeli, Koman Vakfı katkılarıyla ortaya çıkmış.
TANZANYA YERLİLERİYLE VAHŞİ DOĞADA
Egeran galerinin sahibesi Suzanne Egeran'ı kutlamak gerekiyor. Gerçekten müzelik iş yapmış. Herkese, hep o dahi ve en farklı malzemeyle çalışan genci arayan galerilere örnek olmakla kalmıyor, aynı zamanda yurtdışından ithal sergiler getirmekle fazla meşgul müzelere de bir an önce göstermeleri gereken çabanın adresini veriyor. Koman sergisi, şimdiden benim yılın en iyi galeri sergisi adaylarımdan... Öte yandan Mana'daki video programını da şiddetle tavsiye etmek isterim. Mario Garcia Torres ve Francis Alys'in Documenta 13 için ürettikleri iki film, Mana'nın Yansımalar film programında...
İzlemek için biraz vakte ihtiyacınız var. İki film de Afganistan'da geçiyor. Çağdaş sanatın kalbi Beyrut, Bağdat'tan sonra Kabul için atıyor.
Torres'in filmi her zamanki gibi zaman ve mekan üzerine felsefi düşüncelerle örülü...
Alys'inki çok daha basit ve herkesi kucaklayacak türde bir duygusallığa ve plastikliğe sahip.
Bu yazıyı yazarken e-postama düşen bir sanat sergisi haberiyle sizi baş başa bırakarak huzurlarınızdan ayrılmak istiyorum: "Immagis fotoğraf galerisinin ilk konuğu dünyaca ünlü ödüllü fotoğraf sanatçısı Joachim Schmeisser. Dünyaca ünlü Alman fotoğrafçının Tanzanya'da yaşayan yerli halk Hadzabelerle birlikte doğada yaşayarak çektiği fotoğrafları da ilk kez bu sergide görme fırsatı bulacaksınız...
Tanzanya'da yaşayan en büyük yerli kabile olan Hadzabeler, oldukça ilkel bir hayat sürdürüyorlar. Binlerce yıldır aynı yerde ve aynı yaşam şekliyle hayatlarını sürdüren Hadzadelerin en büyük özelliği avcı toplum olmaları... Özellikle yaşadıkları yörede bulunmayan bir ağacın özsuyundan elde edilen zehir sürülmüş, demir uçlu av okları ile büyük küçük hiçbir canlıyı affetmiyorlar. Özellikle maymunlara merakı olan Hadzabeler, ağaç diplerinde meyve yiyen maymunları avlayıp hemen pişirip yiyorlar."
