Türkiye'nin en iyi haber sitesi
PROF. DR. BENGİ SEMERCİ

Bir çocuğu ölüme göndermenin utancı

Çocuk yeninin temsilidir. Çocuk yaşamanın, çocuk canlılığın, çocuk neşenin, gelişmenin, büyümenin, geleceğin tam kendisidir. Çocuklar yaşamak ve büyümek için dünyaya gelir. Ölüm çocuğa en uzak, en yakışmayan kelimedir. Buna rağmen bazen çocuklar ölür.
Çünkü bazı çocuklar henüz çare bulamadığımız hastalıklarla yaşama değil, ölüme doğarlar. Her çocuğun ölümü ardında acı bırakır. Ama ölüme doğsa da ona yaşam verme, onu büyütme çabası, elinden geleni yapmış olmanın huzuru acıyı insanca taşıma hakkını erişkinlere sunar.
çocuklar
vardır. Ölümden çok uzakta, büyümek için önlerinde engel olmayan, kocaman antlaşmalarla, sözleşmelerle, uluslararası bildirilerle erişkinler tarafından ölüm dahil herşeyden korunacaklarına söz verilmiş çocuklar. Doğdukları aile, ülke, coğrafya hangi dine mensup olursa olsun her din tarafından korunması gerektiği söylenmiş, değerli olduğu kabul edilmiş çocuklar.

ÖLDÜKTEN SONRA BÜYÜDÜ
Kendi ülkelerinin devletleri tarafından korunmaları için yasalar çıkarılan, aileleri tarafından çok sevildikleri söylenen çocuklar. Ve bütün bunlara karşın ölümden korunamayan, ölüme gönderilen, hatta çoğu kez erişkinler tarafından öldürülen çocuklar. İşte o çocuklar öldüğü zaman oluşan sessizlik onları ölümden koruyamayan erişkinlerin utancının sessizliğidir.
Deniz kenarında öylesine uzanmış yatan bir çocuk fotoğrafı dünya gündemini değiştirdi. Sadece fotoğrafa baksanız, sanki annesi gelecek ve "Kalk oradan, elbiselerinle ıslak yerde yatma, hasta olursun" diyecek gibi yatan küçük bir beden görüyorsunuz. Oysa o henüz oyunu tanımadan savaşı tanıyan, hayatta kalıp geleceği olsun diye ailesiyle birlikte ülkesinden kaçmak zorunda kalan ve çıktığı yolculukta yaşamı biten büyüyemeyecek çocuklardan biriydi.
Yaşarken büyüyemeyen çocuk, öldükten sonra büyüdü. Çünkü yıllardır süren bir savaş nedeni ile ülkelerini terk etmek zorunda kalan ve dünyanın büyük bir kısmının görmek istemediği yaklaşık 4 milyon insanın görünür olmasını sağladı. O 4 milyon insanın yaklaşık 2 milyonu bir kaç yıldır bu ülkede yaşıyor. Büyük bir çoğunluğu Türk devletinin sağladığı olanaklarla kamplarda yaşamlarını sürüdürüyor, bir kısmı ise kampların dışında yaşam mücadelesi veriyor. Devlet olarak en iyi şekilde ağırlamaya çalışsak da, bir kısmımız destek olmak için uğraşsak da, bazılarının ülkelerine dönsünler dediği Suriyeli mültecilerden biri o küçük beden.

BİR ŞEYLER YAPACAK MISINIZ?
Ölümüyle birlikte onu ölümden koruyamayan dünyaya insan olduklarını hatırlattı. Dünyaya utanç içinde yaşamaktan kurtulmak için kalanlara yardım edebilme olanağı tanıdı. Ne kadar utanç verici ki tüm bunları kocaman devletler, akıllı erişkinler, önemli sivil toplum örgütleri, politikacılar başarmadı. Henüz yürümeye başlamış, ölümün anlamını bilecek gelişim düzeyine gelmemiş bir küçük çocuk yaşamak için çıktığı yolculukta, can yeleksiz, güvenliksiz bir botta batarak, boğularak ve kıyıya vuran bedenini her karede sergileterek yapabildi.
Aylan zamansız ölüme gönderilen tek çocuk değil. Açlıktan, çocuk yaşta erişkinlerin savaşına asker yapılarak, terörde öne sürülüp kullanılarak, güvenlik güçleri tarafından, aileleri tarafından, hiç tanımadıkları silah kullanan kişiler tarafından öldürülen binlerce çocuk var. Sadece ölenler değil, tecavüz edilen, hapsedilen, işkence edilen, sömürülen, çalıştırılan çocukları da eklersek sormak gerekir: Ey büyükler insanlığınızı hatırlamak için her defasında çocukların ölmesini bekleyip, ceset resimlerinden utanarak mı bir şeyler yapacaksınız? Yoksa bu kadar utanç çocukları ölümden korumak için birşeyler yapmaya yeter mi?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA