Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SEDA DİKER

Kaynana-koca-gelin üçgeni

Gelin ve kaynana arasında güç savaşı yaşanırsa ne evlilikte ne de ilişkide hayır kalır. Gelin annenin yerini tutamaz ama anne de gelinin yerini alamaz

Geçenlerde Burhan Şeşen'le kadın-erkek ilişkileri üzerine konuşuyorduk. Kendisi TV8'de yayınlanan Yeni Enerji programıma konuk olmuştu. Çok güzel bir sohbet oldu. İki kez evlenip ayrılmış, hatta ilk eşinden, ikinciye âşık olduğu için boşanmış. İkinciden de yine başkasına âşık olduğu için ayrılmış biri ve tüm eski sevgilileriyle hâlâ iyi geçinip dost kalabilen bir erkek olarak elbette benim dikkatimi çekti. Tüm kadınların merak edebileceği bazı sorular sordum. Tabii ki konumuz çapkınlık üzerineydi. Tam erkeklerin neden çapkınlık yaptıkları, çok çapkın olanların derinlerde bir yerlerde kendilerini kanıtlama çabasında olup olmadıkları üzerine hafiften birbirimize giriyorduk ki, bir anda sevgili Burhan Şeşen son derece kararlı ve net bir şekilde dedi ki: "Bir de kadınlar lütfen bizi annelerimizle kendileri arasında bir seçim yapmaya zorlamasınlar. Çünkü asla kazanamazlar. Mesela ben annemden asla vazgeçmem. Benim için o çok değerlidir." Konumuz çapkınlık ve aldatmalar, hatta ayrılık acısıyken bir anda Burhan konuyu ustalıkla kadınlararası çekişmeye getirmişti. Gülümsedim ve bu konu üzerine yazı yazmam gerektiğini düşündüm. Kadınların başına erkeklerle ilgili ne geliyorsa, yine kadınlar yüzünden oluyor aslında. Erkekleri de biz yetiştirmiyor muyuz sanki? Kaynanalar da gençliklerinde gelin olmuyor mu? Kendi kocalarının zaaflarını, onların annelerinin hatalarını görmüyorlar mı? Ama yine de kendi oğullarını yetiştirirken bundan ders almıyorlar. Bir sonraki nesli değil, kendilerini düşünüyorlar.

ANNELER, SINIRLARINIZI BİLİN

Biz oğullarımızı kendimize bağımlı yetiştiriyoruz. Sözüm elbette Burhan'ın annesine değil. O, çok yerinde ve doğru bir şey söyledi, "Bizi tercih yapmak zorunda bırakmayın," dedi. Haklı da... Olay, iki kadın arasındaki güç savaşına dönerse, ne evlilikte ne de ilişkide hayır kalmaz. Ama bu güç savaşını durdurmanın da bir tek yolu var: Anlamak... Sınır çizmek... Sevgiye odaklanmak... Öncelikle anlamalıyız ki, gelin, annenin yerini tutamaz. Asla! Tutamaz işte... Ama anneler de gelinin yerini alamaz. Oğulları 30 yaşına gelmiş annelerin, hâlâ evlendikten sonra ne kadar kötü bakıldığı, ne kadar aç kaldığıyla ilgili endişeleri nasıl yersizse, gelinlerin de annelere ayrılan vakit üzerinde kontrol sahibi olmaları bir o kadar hatalı. Yeter ki sınırlarımızı bilelim... Biz sınırlarımızı bilmiyoruz. Erkek annesi, evladının kazandığı paraların gelinle paylaşılmasını istemiyor. Onun üzerinde hak iddia edebiliyor. Yerli yersiz, her ihtiyacı için, gezdirilmek için, sırf canı sıkıldı diye oğlunu arayıp ilgi isteyebiliyor. Hep yazıyorum. Özellikle eşlerini erken yaşta kaybetmişse, kadınlar çocuklarını eşleri yerine koyabiliyor. Orada bir aile olduğunu, oğlunun eşine ve çocuklarına da daha güzel zaman ayırması gerektiğini unutabiliyorlar. Çünkü eski nesillerde, kadının kimliği sadece annelik olmuş. Ancak çalışan, üreten, hobileri olan ve çevre edinmiş anneler, kişilik savaşına girme ihtiyacı duymuyor ve kendilerini oyalayabiliyorlar.

FAZLA ŞEFKAT HEYECANI YOK EDER
Gelinler de annelerin, yaşlıların ihtiyaçlarını görmezden gelemez. "Ya o ya ben," diyemezler. Neden mi? Çünkü kocalarının annelerini uzaklaştırırlarsa, kendileri onun annesinin yerini alırlar da ondan... Bu tamamen bilinçaltımızın ve duygusal algımızın bir sonucu... Doğru bir ilişkide şefkat, erkekten kadına, kadından da çocuğuna akar. Yani anne oğluna şefkat göstersin. Göstersin ki, bu iş geline düşmesin. Erkek duygusal olarak buna doysun ve güçlü hissetsin. Ve gücünü, karısının şefkat ihtiyacı için kullansın. Kadın, eşinden bu sıcaklığı bulduğunda güçlü olur ve çocuğuna doğru annelik yapabilir. Bu döngü çok önemlidir. Roller karışmasın ki, sağlıklı nesiller yetiştirebilelim. Zaten, gelinler kocalarına şefkat gösterdiklerinde, kısa yoldan anne oluveriyorlar. Bu erkeğe bir süre iyi geliyor. Sonra, ona karşı arzu duyamamaya başlıyor erkek... Heyecan kayboluyor. Kısacası, sınırlarımızı bilelim. İlişkilerimizi abartısız yürütelim. Birbirimizle güç savaşına değil, sadece sevgiye odaklanalım.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA