Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SEDA DİKER

Gerçek yakınlaşmalar aranıyor

Erkekler avcı, aşırı bağımlı, iğneleyen, enerji çalan kadın tipinden bıktı. Kadınlar da ortalıkta ıssız adam gibi dolaşan ve bağlanma korkusu olan erkeklerden... Yeni ilişki modellerine ihtiyaç var

Son dönemde bazı şeylerin değiştiğini gözlemliyorum. Daha önce de yazmıştım. Türkiye, Avrupa ve ABD'nin bitirmiş olduğu cinsel devrimini yeni yaşıyordu. Toplumca kendimizi cinsel açıdan o kadar bastırmıştık ki, biraz özgür ve gizli bir alan bulunduğunda, bunların yaşanılması kaçınılmazdı. Kadınlar baskıdan yorulmuş, yaşanmamışlık ve bastırılmışlıklarını atmaya çalışıyordu.
Erkekler ise sorumluluk almadan özgürce cinselliği deneyimlemek istiyordu.
Evet, bütün bunlar yasaklarla da durdurulabilirdi.
Çünkü elbette toplum kurallarına aykırı pek çok sonucu oluyordu. Evlilik oranları düşüyor, boşanmalar çoğalıyordu mesela. Erkekler bir ilişkinin sorumluluğunu almadan cinsellik yaşamanın, kadın üzerindeki etkilerini hiçe saymaya başlamıştı. Bunun enerji vampirliği olduğunu, kadının derinleşme ve duygusal tamamlanma ihtiyaçlarını göz ardı eden erkeklerin, birlikte oldukları kadına karşı enerji borçlandığını unutmuştu. Hatta bu davranışların bir vebali olduğunu da...
Cinsel kimliğimizin keşfedilmesi ve oturması önemli bir adım, ama bu deneyimlerin pek çoğunun kalpten ve sevgi bağıyla olmaması, sonuçta ruha ve kalbe zarar vermeye başlıyor. Yaşanabilecek daha zevkli ve daha üstün aşk ya da sevgi bağları kurulamadan, kişiler farklı insanlara bölünüyor. Odaklanma problemi, yaşam enerjisinin ve en önemlisi çekim yasasını ve arzu ettiklerinizi hayatınıza çekmeye yarayan enerjinizi, bölüp parçalıyor. Doyumsuzluk ve zamanla depresyon başlangıcına doğru kaçınılmaz bir yolculuk başlıyor. Eminim, pek çoğumuzun içinden şöyle haykırmak geçebilir: Bütün bunlar kaçınılmazdı! Keşke hiç serbest alan bırakmasaydık! Onları da yasaklayalım.

DUYGULARIN ÖNEMİ ÖĞRETİLMELİ
Oysa yasaklar, bugün yaşananları sadece erteleyebilir, hatta boş alan bulunca daha şiddetli sonuçlar doğurabilirdi. Hiçbir şey deneyimlenmeden öğrenilemiyor. O yüzden, belki çocuklarımıza yasaklar koymak yerine çok özel eğitimler vermeli, bilinçlendirmeliyiz.
Duyguların önemini anlatmalı, sevgiyi ve sevgisizliği kıyaslatmalıyız. Birini severken, onun duygularını uyandırdığımız an, bunun sorumluluğu ve bir vebali olduğunu öğretmeliyiz. Biriyle aynı ortamdaysak, o kişiye saygı duymayı, başka düşünce veya eylemin bizi bozmasına müsaade etmeden orada olmayı öğretmeliyiz. Buna yakınlaşmak deniyor.
Son dönemdeki değişime gelince...
Erkekler de kadınlar da bir doyma noktasına gelmiş durumda. Pek çok kişi tatminsizlikten, odaklanamamaktan şikayetçi. Artık aynı tip avcı ve aşırı bağımlı ya da sürekli iğneleyen, enerji çalan, melodramlardan beslenen kadın tipinden erkekler bıktı. Kadınlar da ortalıkta ıssız adam gibi dolaşan ve bağlanma korkusu eken erkeklerden... Artık bir eşiğe geldik.
Bunu toplumca atlamamız lazım. Bunun için yakınlaşmayı yeniden öğrenmemiz lazım.
Buna hazır olan pek çok insan biliyorum.
Ancak ilişkilerde davranış modellerimiz de değişip, tamamen şifalanmalı ki duygusal stabilite yakalansın. Huzur, coşku ve sevgi yeniden buluşsun. Haftaya yeni ilişki modelleri üzerinde duracağım.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA