Malum, günümüz modasında kadınların sutyenlerinin askıları ve dantelleri birer aksesuar işlevi görüyor. Eskiden sıkı sıkı saklanan ve görünmesi ayıp sayılan bu detaylar, artık gönüllü bir teşhirin malzemesi oluyor. İşte bu tesadüfi bir hadise değildir, kıymetli okur. Bahis konusu hadisenin adı, 'başkaları fark etmeden sen göster' trendi olarak tarif edilebilir ve dünyanın kafası çalışan modacıları bu yeni trendi öyle haybeye keşfetmemiştir. Modacı dediğin, toplumun en kurnaz tabakasıdır ve gelmekte olanı en önce bu tabaka fark eder. Gelmekte olana kendini uyarlar, hatta onun biçimsel yanını ilmek ilmek dokuma uyanıklığına haizdir. Yine bir modacı olan Cemil İpekçi'nin muhafazakârlaşması ve başkaları fark etmeden kendi özel yaşamını ampul gibi göstermesi, bu uyanıklığın muazzam bir örneğidir. Efendim, bakınız, sözünü ettiğim 'başkaları fark etmeden sen göster' trendi, son derece derin bir durumdur. Uygarlık tarihinin gelmiş olduğu noktada, dijital kayıt ve internet üzerinden yayın diye birtakım imkânlar söz konusu olduğuna göre, herkes her şeyi her an fark edebilir. Eğer Deniz Baykal, mavi 'baksır'ını kimse fark etmeden bizzat sergilemiş olsaydı, emin olunuz ki, o meşum videonun yarattığı tepkinin 10'da biri bile açığa çıkmazdı.
'BANA BİR ŞEY OLMAZ,' DEMEYİN
Yani, yok kıymetli okur, yoook! Bu toplumda artık güvenli tek bir yer bile yok. Bakınız, Cübbeli Ahmet Hoca bile, kendisine ait bazı 'uygunsuz' görüntülerin ortaya çıkabileceğini, bunların montajlı iftira kasetleri olacağını, kendisine inanmayanlara hakkını helal etmeyeceğini ilan etti. Cübbeli Ahmet Bey'in de müthiş bir öngörü sahibi olduğunu teslim etmeliyiz. Zira, bir şahıs, gazeteleri arayıp ona ait görüntüleri satmak istiyor! Ne dersiniz, önceden böyle bir hadiseyi sezmiş olmak müthiş bir 'hikmet' manasına gelmiyor mu? Sonra artık internette 'sosyal paylaşım siteleri' diye bir vaka var. Lütfen bu gibi sitelere dahil olunuz ve neyiniz var, neyiniz yok, tamamını gösteriniz. Aksi takdirde başkaları sizin namınıza sizin türlü hallerinizi gösterir ve rezil olursunuz. "Bana bir şey olmaz," demeyiniz lütfen. Bakınız, televizyonda her ne kadar 'şov' babında işlerde var olmaya çalışsa ve ne yazık ki beceremese de, gazetedeki köşesinde vatanperver nutuklar atmaya gayret eden Oray Eğin'in sokaktaki halini Twitter denen nesne üzerinden takip edebiliyoruz. Ne olmuş? Makbule Hande Yener isimli müzik değerimiz, Twitter'dan bildirdi geçenlerde: "Oray Eğin az önce yolda bana 'Makbuleee!' diye seslendi, ben de göbek ismim olduğu için baktım, çocuk gibi güldü, zekâ yaşını anlayamadım..." Yani, televizyonda şovmen, gazetede Dünyayı Kurtaran Adam, sokakta Spiderman...
GİZLİ HER ŞEY DEŞİFRE OLSUN
Ama bunlar basit işler, kıymetli okur. Koskoca ABD'nin yanında bir Hande Yener'le bir Oray Eğin'in lafı mı olur? Muhtemelen siz bu satırları okuduğunuzda, Wikileaks bombardımanı karşısında kafanız davula dönmüş vaziyette etrafa boş gözlerle bakıyor olacaksınız. Pardon ama Amerikan elçilerinin yazdığı mektuplar bu kadar etki yaratıyorsa, biz sıradan fanilere açıklanmayan tüm gizli anlaşmalar, tüm gizli görüşmeler, bir şekilde ortaya dökülse... Sizce ne olur? Vallahi zihnimde şu komplo teorilerinin biri gidiyor, biri geliyor. Tam Wikileaks hadisesi patlayacak, ABD Başkanı Obama ağzının ortasına dirsek yiyor, 12 dikiş atılıyor. Konuşamaz tabii. Farzı mahal tüm gizli anlaşmalar, CIA operasyonları, şu, bu, yani ortada gizli olan ne varsa deşifre olsa, Beyaz Saray'ın çatısı çöker, Obama'nın kafası kırılır, maazallah... Bir gün şu interneti göçertecekler, benden söylemesi... Bu arada, kıymetli okur, insanlık için küçük, kendim için büyük bir adım atmak ve yarın derhal sokaklarda 'baksır'ımla deliler gibi koşmak istiyorum. Gökkubbenin altında gizli hiçbir şey kalmasın!
