Türkiye'nin nereden nereye geldiğini birilerine anlatmak istiyorsanız, kamu bankalarını örnek gösterin. Hatırlayın eski günleri… Batıklar, görev zararları, devletin üzerine binen yükler…

***

O günlerden sonra köprünün altından çok sular aktı. Geçmişte ağırlıklı olarak sektörü domine eden özel bankalardı. Genel müdürlerinin söylediği her söze dikkat kesilirdi. Bugün birçoğunun esamesi okunmuyor. Artık söz sırası kamu bankalarına geçti. Asli görevlerine döndüler. Bilançoları düzeldi. Özkaynakları arttı. Rasyoları iyileşti.
İyi ki de öyle oldu…
Zira, Türkiye ne zaman türbülansa girse meydana çıkıyorlar. Milli seferberlik ruhuyla finansal cephede mücadele ediyorlar. Ekonomik istikrarın sağlanması için kritik rol üstleniyorlar.

***

Hatta şöyle söyleyeyim… Artık kendi kendilerine yarışıyorlar.
Biliyorsunuz, Türkiye'de aktif büyüklükte ilk 5 banka içinde 3 tane kamu bankası var. Birincilik Ziraat'in… Onu İş Bankası ve Halkbank takip ediyor. Vakıfbank hemen enselerinde…
Geçenlerde Vakıfbank Genel Müdürü Abdi Serdar Üstünsalih ile sohbet ettik. Göreve başladıktan sonra "Aktifte 4'üncü olduk. Buradan geri gitmeye niyetimiz yok" demişti. Hedefini daha da yukarı çıkarmış. "Haziranda inşallah ilk ikideyiz" diyor.
Olur mu derseniz… Neden olmasın?

***

Türkiye Varlık Fonu'nun 7 milyar TL'lik sermaye enjeksiyonundan sonra bankanın çekirdek sermayesi de güçlendi. Bundan sonra 130-140 milyarlık kredi vermesinin önü açıldı. Genel Müdür Üstünsalih de azimli ve çalışkan… Sahada dolaşıp ekibi iyi motive ediyor. Aktif-pasif dengesini sağlıyor. Bakarsınız, haziran sonunda Vakıfbank, rakiplerini sollayarak, Türkiye'nin ikinci büyük bankası unvanını elde eder.
Ziraat'le kapışmaya başlar…