Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERHAN AFYONCU

Atatürk Cumhuriyet’e ilanından 4 yıl önce karar vermişti

Atatürk, ilk subaylık yıllarından itibaren çöken imparatorluk için çarenin yeni bir Türk devleti kurmak olduğunu ifade etmiş ve Cumhuriyet’in ilanından dört yıl önce hükümet şeklinin Cumhuriyet olacağını yakın çevresine söylemişti

Osmanlı'nın son döneminde çöken devlete çare bulmak için yönetim şeklinin değişmesi yönünde fikirler ortaya çıkmıştı. Bunlar arasında Meşrutiyet en kabul edileniydi.
Subaylar, üniversite öğrencileri yaptıkları toplantılarda Meşrutiyet idaresini İkinci Abdülhamid'e nasıl kabul ettireceklerini tartışıyorlardı.


DAVA YENİ BİR TÜRK DEVLETİ
O dönemde genç bir subay olan Mustafa Kemal 1906'da Beyrut'ta arkadaşlarıyla birlikte yaptığı toplantılardan birinde "Dava yıkılmak üzere bulunan bir imparatorluktan bir Türk devleti çıkarmaktır" demişti. İttihad Terakki Cemiyeti'nin Meşrutiyet'in ilanı için Rumeli'de uğraştığı günlerde 1907'de Karaferye'de görüştüğü sınıf arkadaşı Ali Fuat Cebesoy'a fikirlerini şöyle ifade etmişti: "Meşrutiyet köhneleşmiş insicamını kaybetmiş olan Osmanlı İmparatorluğu'nun gövdesi üzerine değil, aksine Türk çoğunluğunun yaşadığı kısım üzerine oturtulmak, düşmanlarının, yani büyük devletlerin yapacağı bir tasfiye yerine ihtilal idaresi kendi başına bir Türk devleti kurmalıdır".


1919'DA CUMHURİYET FİKRİ

İttihad Terakki Cemiyeti, 1908'de Meşruti yönetimi tekrar yürürlüğe soktu. 1909'da İkinci Abdülhamid'i tahttan indirdi. Yönetimi ele aldıklarında imparatorluk 5 milyon kilometrekare civarındaydı. İttihadçılar, vatanseverdiler, iyi niyetliydiler. Çöken imparatorluğu kurtarmak istiyorlardı. Ancak genç, tecrübesiz ve hayalperesttiler. Bu yüzden 10 yıl olmadan imparatorluk toprakları inanılmayacak ölçüde küçüldü. Milli Mücadele başlamasaydı Sevr Antlaşması'yla 300 bin kilometrekare civarında bir toprak bırakılan Türk milleti, Anadolu'da tarih sahnesinden çekilmiş Hititler, Frigler, Lidyalılar, Urartular gibi milletlerden birisi olacaktı.
Mustafa Kemal'in liderliğindeki Milli Mücadele Türk milletini tekrar ayağa kaldırdı ve milletimiz esaret altına girmedi.
Milli Mücadele'nin başarıya ulaşmasından sonra hükümet şekli tartışılmaya başlamıştı.
Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyet'in ilanından çok önce Cumhuriyet fikrini benimsemişti.
Nitekim Erzurum Kongresi'nden üç gün önce 20 Temmuz 1919'da yanında bulunan Mazhar Müfit'in (Kansu) "Milli mücadelenin muvaffakiyete ulaştığı takdirde hükümet şekli olarak ne düşünüyorsunuz?" şeklindeki sorusuna:
"Şekl-i hükümet zamanı geldiğinde Cumhuriyet olacaktır" cevabını vermişti. Ancak Milli Mücadele'nin yeni başladığı bir dönemde bu fikrini açıkça ifade etmesinin sıkıntı yaratacağını bildiğinden dolayı Mazhar Müfit'e konuştuklarından kimseye bahsetmemesini söylemişti.
Mazhar Müfit Atatürk'le aralarındaki bu konuşmayı "Erzurum'dan Ölümüne Kadar Atatürk'le Beraber" isimli eserinde anlatır.
29 Ekim1923'te Meclis'te anayasanın birinci maddesi, "Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir.
İdare şekli halkın kaderini bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına dayalıdır. Türkiye Devleti'nin yönetim şekli Cumhuriyet'tir" şeklinde değiştirilince Atatürk'ün dört yıl önce ifade ettiği hedefi gerçekleşmişti.

CUMHURİYET'İN İLANINA MUHALEFET EDENLER

Cumhuriyet'in ilanı ülkenin her tarafında sevinçle karşılanırken İstanbul basınından bazı yazarlar, acele edildiğini söylemişlerdi. Bengül Salman Polat ve Nurettin Güz araştırmalarında Cumhuriyet'in ilanının basına yansımaları ve kutlamalar incelenmiştir.
Velid Ebüzziya, Tevhid-i Efkâr Gazetesi'ndeki 30 Ekim tarihli yazısında "Cumhuriyet'in ilanının aceleye getirildiğini" yazdı. Ertesi günkü "Efendiler devletin adını taktınız, işleri düzeltebilecek misiniz?" yazısında da ise "Haftalardan beri cumhuriyet cumhuriyet diye tebeyyün-i devlet icra eyleyeceğiz diye çırpınan ve sütun sütun yazılarla herkesin kafasını şişiren efendiler, Celal Nuri ve Ağaoğlu Ahmet beyler nihayet emellerine nail oldular... Eğer dün ilan edilen cumhuriyetin erkân ve mensubu bunu yapabileceklerinden emin iseler, biz de kendilerine öyle ise cumhuriyetiniz mübarek olsun efendiler diyoruz" diyerek muhalefetine devam etmişti.



Tanin Gazetesi'nden Hüseyin Cahit Yalçın, şöyle yazmıştı: "Meclis-i Mebusan'da alkışlarla kabul dışarıda toplarla ilan ettiğimiz Cumhuriyetin yaşamasını sahiden istiyor muyuz.?

İstiyorsak her şeyden evvel şunu bilmeliyiz ki Cumhuriyet alkışla, dua ile, şenlik ve şehr-i ayininle yaşamaz .. Cumhuriyet ancak iyi idare ile, cumhuriyete layık olmakla yaşar. Cumhuriyet tılsım değildir... Ben cumhuriyetçiyim. En yüksek idare şeklinin cumhuriyetten başka bir şey olamayacağına kaniyim... Esas itibarıyla mevcut olan cumhuriyetin yalnız ilan tarzı ve tespitinin biraz garip olduğunu da söylemek borcumuzdur..." Ahmet Emin Yalman ise Vatan Gazetesi'nde "Bir saat içinde devlet şeklinin müzakere ve değiştirilmesine ait başka bir misale tarihin hiçbir kısmında tesadüf etmek mümkün değildir. Bize kalırsa müzakereye lüzum bile olmasa bahis biraz uzatılmalı, anayasanın ayaküstünde tadil edildiği hissi verilmemeliydi" demişti.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ MESUT VE MUZAFFER OLACAKTIR

Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyet'le ilgili yasal düzenlemenin yapılmasının ardından Meclis kürsüsünden milletvekillerine hitap etmişti: "Muhterem arkadaşlar!
Bütün dünyayı saran fevkalade hadiseler karşısında, muhterem milletimizin gösterdiği hakiki uyanışın kıymetli bir vesikası olan Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'muzun (anayasamızın) bazı maddelerini genişletmek için özel bir kurul tarafından yüce heyetinize teklif edilen kanun tasarısının kabulü münasebetiyle yeni Türkiye Devleti'nin zaten bütün dünya tarafından bilinen ve bilinmesi gereken mahiyeti uluslararası kabul edilmiş bir ünvanla anılmaya başladı.
Bunun tabii bir neticesi olarak bugüne kadar doğrudan doğruya Meclisimizin reisliği hizmetinde bulundurduğunuz arkadaşınıza şimdi de reisicumhur unvanıyla yine bu aciz arkadaşınıza (Estağfurullah, hakkınızdır sesleri). Tunalı Hilmi Bey: "Gazi arkadaşımız".
Gazi Paşa devamla: iltifat buyurdunuz.
Bu yüzden şimdiye kadar birçok defa hakkımda göstermiş olduğunuz muhabbet, samimiyet ve itimadı bir defa daha göstermekle yüksek kadirşinaslığınızı ispat etmiş oluyorsunuz.
Bundan dolayı yüce heyetinize bütün samimiyetimle teşekkürlerimi arz ederim (Estağfurullah, Allah başarılar versin sesleri)....
Milletin teveccühünü daima dayanak kabul ederek hep beraber ileri gideceğiz. Türkiye Cumhuriyeti mesut ve muzaffer olacaktır (şiddetli ve sürekli alkışlar).

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA