Vikingur'un stadını gördükten sonra hiçkimse beni UEFA'nın Avrupa futbolunu yönettiğine ikna edemez. Ortada büyük bir çelişki var. Dün bir kez daha görüldü ki UEFA'nın kulüpleri evrensel standartlara çekmek yerine durumu idare etme, kulüplerin şartlarına kitabı uydurma durumu var. Rakibin 300 seyircisi olabilir, 500 bin Euro'ya kurulması anlaşılabilir. Oyuncularının berber, kasap, bankacı ya da işletmeci olması da lisansları varsa kimseyi bağlamaz. Ancak 100 milyon Euro değere ulaşan takımları böylesine yetersiz bir yerde oynatmaya UEFA'nın hakkı yoktur. Skorbordu bile olmayan stada UEFA 100 kriter arasa burası ancak beşinde belki sınıfı geçer.
Hiçkimse "Bu, ön eleme. UEFA bu takımların yukarılara gidemeyeceğini bildiğinden idare ediyor" yanlışına düşmesin. Milyonlarca Euro'luk yıldızlar sahaya çıkıp oynuyorsa, amaç futbolu geliştirmekse UEFA'nın iyi stat ve ortam sağlama zorunluluğu var. Platini, Fransa'nın Euro- 2016'yı alması için harcadığı mesaiyi bu sorunlar için harcasa daha iyi.
Maçta üç şey dikkatimizi çekti. Birincisi; Schuster'in basın toplantısındaki havasının aksine ideale yakın bir 11'i sahaya sürmesi. Bu da takımının genel durumundan memnun olmadığını gösteriyor. Birlikte oynatma ve seviyeyi yükseltme gayreti var. Bu maçlar, iyi birer hazırlık maçı. Sonuçları hiçkimseyi yanıltmasın.
İkincisi; Delgado'nun Ernst'e yakın oynaması. Bu defansif özellikli yeni görevini yadırgıyor. Topla çok geri dönüyor. Daha çok inisiyatif alması gerek. Aksi takdirde yollar ayrılabilir.

YILDIZLAR İŞİ CİDDİ TUTUYOR
Üçüncüsü; süslemeli gol sevinci yaşayan Nihat, attığı kadar atmak için çalışan Bobo ve oyun disiplininden hiç kopmayan Quaresma. Yıldızların işi ciddiye almaları çok önemli. Özellikle Quaresma'nın sürekli oyunda olma ve bir şeyler yapma arzusunu çok beğendim. Hem saha içindeki arkadaşlarıyla uyumu, rakip taraftar da olsa tribünlerle iletişimi açıkça gösteriyor ki Q7 tribünlerden besleniyor ve futboluyla taraftarı besliyor. Bu enerjiyle çok iyi işler yapacağının müjdesini veriyor.