Beşiktaş yeni başkanını ararken, kulislerin gerilimi camiayı sarmışken takımdan büyük başarı beklemek 'ne kadar gerçekçi olur' bilemiyorum. Ancak Beşiktaş'ın çeyrek finale adını yazdırması krizlerin esir aldığı umutları biraz olsun özgür bırakması açısından iyi olabilirdi. En azından taraftara güzel bir hediye verilebilirdi.
Carvalhal'in insanlığı ile ilgili olumlu görüşlere katılırım ancak teknik adamlığı özellikle büyük maçlarda zafiyet gösteriyor. Beşiktaş'ta kendisini birçok konuda geliştirmesine rağmen yarışmacı bir teknik adam havasına bir türlü giremedi. Büyük takımın elbisesi ona büyük geliyor. Büyük takımın hocası olmak için yeri geldiğinde önemli kararlar ve büyük riskler almalısınız. Şu ana kadar tedbirli oyun ve kontra ataklar dışında bir zenginlik görmedik.
Beşiktaş taraftarı müthiş bir analitik zekayla soruyor: "Saygısızlık yapan Quaresma'yı Manisa maçında oynatacaksan, niye A.Madrid maçında affetmiyorsun?"
Üstelik son idmana alınan taraftar barışma fırsatını vermişken affetmeliydin, ya da 'haklı bir duruş' diyorsan sonuna kadar gitmelisin. Quaresma'nın yokluğunun takımda bir şeyleri değiştirmediği görüldü, muhtemelen varlığı bir şeyleri değiştirebilirdi.

HATALARIN BEDELİ
Carvalhal'in büyük maçlarda sürpriz diye aldığı kararların (Ersan'ın ilk kez F.Bahçe maçında oynaması, Veli'den A.Madrid ilk maçında sol bek çıkartılması gibi) hepsi Beşiktaş'ın aleyhine döndü.
Beşiktaş, Madrid'teki ilk maçta da Portekizli hocanın oyuncu tercihleriyle 3-0 geriye düşmüştü. Dün bu hataların bedeli yine ağır oldu. Meseleyi sahaya atlayan taraftar gibi Cenk'in gözünün önündeki topa çıkmayarak yediği goldeki hataya indirgersek yanlış yaparız. Cenk başarı kadar başarısızlığın sadece bir parçası...
Beşiktaş takımının ve kulübünün sorunları, kişilere indirilmeyecek kadar büyük. Bu sıkıntıları aşmak için güçlü bir iradeye ihtiyaç var.