Cumhurbaşkanı Erdoğan Çözüm Süreci'ni, "Baldıran zehri içmeye razıyım" diyerek başlattı. "Analar ağlamasın, gençlerimiz ölmesin" diye başlatılan Çözüm Süreci, provokasyonlara ve manipülasyonlara rağmen milletin de desteği ile bugünlere kadar geldi.
Nevroz'da "Silahlar bırakılacak" açıklaması bekleniyor. Çözüm Süreci ile IRA'nın 7 yılda geldiği "Silah bırakma" aşamasına Türkiye'de 2 yılda gelindi.
***
Ama maalesef Kürtlerin iradesini temsil ettiğini söyleyen HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, Salı günkü grup toplantısında tabiri caizse talihsiz bir şov yaptı. Demirtaş, "HDP olduğu sürece Sayın Recep Tayyip Erdoğan başkan olamayacak. Seni başkan yapmayacağız. Başkan olamayacaksın" diyerek Erdoğan karşıtlığı üzerinden birilerine şirin görünme derdine düştü.
Hani insan, Newroz'da yapılacak "Barış" ile ilgili iki cümle de kurabilirdi sanki diye düşünmeden edemiyor. Ama Demirtaş nedense Newroz'u da barışı da unuttu(!)
***
Demirtaş'ın bu şovu, sayıları az da olsa HDP'ye oy veren muhafazakâr Kürtleri de karşısına almak anlamına gelir. Demirtaş'ın bu CHP'ye, ulusalcılara ve Erdoğan karşıtlarına şirin görünme çabası, Dimyat'a pirince giderken evdeki bulguru bile kaybettirebilir.
Bu aritmetiği yapabilecek siyasi birikime sahip birinin açık açık kendini "Erdoğan düşmanlığı" safına çekmesi, enteresan!
***
O halde Demirtaş'ın bu açıklamasını nasıl okumak gerekiyor? Yine burada Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sık sık vurguladığı "Üst Akıl" devreye giriyor. Dün, Akşam Gazetesi'nde Kurtuluş Tayiz, "Demirtaş, ilk günden beri darbeyle, hileyle, sızdırma ve provokasyonlarla bu süreci engellemeye çalışıyor. Aslında başkanlığa değil, Erdoğan ve Öcalan'ın mimarı olduğu Türkiye'nin büyük barışına karşı. Bu zihniyetin arkasında ulusal ve uluslararası dev bir istihbarat şebekesi, ilişkiler ağı bulunuyor" diye yazarak meseleyi özetledi.
17 bin faili meçhulle, Diyarbakır cezaevindeki işkencelerle, sürgün ve köy yakmalarla sindirilen, dili, müziği, köyünün ismi bile yasaklanan bir halk, Kürtler.
Bu inkar, ret ve asimilasyon politikalarına son veren isim kim? Recep Tayyip Erdoğan. Demirtaş, bütün bunları unutmuş ve tam da Barış Süreci tıkır tıkır işlerken PKK'nın karakol bastığı günlerdekinden bile daha şedit bir dil kullanıyor.
***
Bu millet Erdoğan'ı Başbakan yaptı, bu millet Erdoğan'ı Cumhurbaşkanı yaptı ve bu millet Erdoğan'ı Başkan yaparken de bunu Demirtaş'a soracak değil.
Erdoğan " Başkanlık sistemini kendi istikbali için istiyor" diyenler de çok yanılıyor. Erdoğan zaten yüzde 52 ile seçilen bir Cumhurbaşkanı ve 2. defa Cumhurbaşkanı seçilirse zaten 10 yıl görevde kalmış olacak. Yani devletin en tepe makamında. Aksine Erdoğan "Başkanlık" sistemini isteyerek, Cumhurbaşkanlığı'nın 'Başkan'dan bile daha fazla olan yetkilerinin kısıtlanmasını istiyor.
***
Demirtaş'ın çok değil 12 sene öncesini bile unutmuş bu hafıza kaybını düşünürken dün bir Alman dergisine konuşan Orhan Pamuk'un sözlerini gördüm. "Türkiye'de demokrasi yok, onları dinden fazla para ilgilendiriyor" gibi absürt sözler sarf ediyordu o da.
Orhan Pamuk da hafıza sorunu yaşıyor. Bir panele katıldığı ve düşüncelerini ifade ettiği için daha düne kadar ölüm tehditleri aldığını, ABD'ye yerleşmek zorunda kaldığını unutmuş. O günlerde ülke daha mı demokrattı, daha mı özgürdü diye sormak lazım Pamuk'a. Orhan Pamuk, şimdi özgürce konuşuyor ama sonra da "demokrasi yok" diyor.
***
Orhan Pamuk, sınıfsal kaygılarla bilinçaltını da dışa vuruyor, 'onlar' dediği insanların 'dinden' daha çok 'parayla' ilgilendiğini iddia ediyor. Öyle ya bu ülkede 'para' sadece Beyaz Türkler'in ilgi alanında olabilir.
Eski Türkiye'yi çok iyi bilenlerin, hafıza kaybına uğramışçasına Yeni Türkiye'yi eleştirmesini aklım almıyor. Rasyonel davranmıyorlar.
Ee onlar irrasyonel davrandıkça, millet rasyonel davranıp sandıkta sözünü esirgemiyor
