Bir varmış, bir yokmuş... Geçmiş zamanlardan birinde, bir Soner'cik varmış. Bir gün, kızı koca arayan zengin kralın partisine gitmiş. Saat geceyarısını vurmadan önce balodan kaçarken ayakkabısını düşürmüş. Prenses Gülay ayakkabıyı bulmuş. O sırada Soner, fareye dönüşmek üzere olan Süleyman'a "Arabamı getir çabuk" diye seslenmiş. Süleyman, balkabağı olmadan önce siyah Cadillac'ı yetiştirmiş. Prenses Gülay; burnuna mandal takıp civardaki bütün erkeklere ayakkabıyı giydirmek suretiyle, Sonerella'yı bulmak için yollara düşmüş...
Vallahi, Öyle Bir Geçer Zaman ki'nin son bölümünü izlerken aklımdan aynen bunlar geçti. Senaryo gelip de Külkedisi masalına dayandıktan sonra bir daha dikiş tutar mı bilmem. Sanırım öykü daha da fantastik bir hâl alacak. Cemile, Çizmeli Kedi'ye, Mete ise Fareli Köyün Kavalcısı'na dönüşecek.
Eh, Ali Kaptan'a da Kaptan Sparrow'luk yakışır hani...