Siz bakmayın şimdilerde adının "Hatice Sultan" diye anılmasına... O zaten Sultan'dı, Türk Sineması'nın Sultan'ı... Üstelik bu unvan ona soyu sopu, hanedanı nedeniyle değil, Türk halkının gönlünden koparak verilmişti. Yani gerçek sultanlıktan çok daha değerliydi...
Türkan Şoray ile konuştum. Sesi yine heyecanlıydı. Tıpkı ilk oyunculuk denemesinin sonuçlarını merak eden çiçeği burnunda bir konservatuvar mezunu gibiydi. O alçakgönüllü, o güvercin ürkekliğinde titreyen sesiyle "Umarım beğenilir, umarım seyredilir dizimiz, zira çok emek var" diyordu.

NEYE NİYET, NEYE KISMET
Düşündüm... Adı Sultan'a çıkmış bir oyuncu niye telaşlanır, niye kaygı duyar ki? Eminim benim gibi, 'sadece içinde Türkan Şoray olduğu için' bir filme, bir diziye sempati duyacak milyonlarca insan vardır. E, o zaman? Niye bu telaş, bu ürkeklik?
İşte Türkan Şoray'ı 'Sultan' yapan da bu değil mi? Göğüs kafesinde heyecanla kanat çırpan o ürkek güvercin olmasa, her rolüne sanki ilk işiymiş gibi heyecanla, özenle hazırlanmasa nasıl Türkan Şoray olabilirdi ki?
Sohbetimiz sırasında; Türkan Şoray'ın ilginç dizi hikayesini de öğrendim. Malum, Bir Zamanlar Osmanlı-Kıyam dizisinin daha önce beş bölümü çekilmiş ama TRT tarafından kabul görmemişti.
Yapımcısı inat etti ve diziyi bambaşka bir ekip ve yeni bir senaryo ile yeniden çekmeye karar verdi.
Çöpe giden o ilk 5 bölümde Türkan Şoray meğer padişahın eşlerinden birini oynuyormuş. Ama senaryo değişip de öykünün eksenini Patrona Halil İsyanı oluşturunca, tüm planlar altüst olmuş. Zira o sultan, isyandan 20 yıl önce ölmüş!.. Bu durumda Türkan Şoray'ın 'Sultan' olarak dizide görünmesine de olanak kalmamış.
Bunun üzerine ona padişahın kız kardeşi, yani 'hemşiresi' Hatice Sultan rolü düşmüş...
Sanırım bu, dünya tarihinde ilk! Bir oyuncu, diziye 'Sultan' olarak başlayıp 'Hemşire' olarak devam ediyor. Ama insan 'gerçek sultan' olunca pek fark etmiyor...