Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YÜKSEL AYTUĞ

Sen ağlama, dayanamam...

Siz hiç huzurevine gittiniz mi?
Ben çok gittim. Bayramlarda gitmeye de devam ederim. Çok şükür, şu anda huzurevinde yaşayan bir yakınım yok. Annem ile babam, tüm kardeşlerin baş tacı. Bir ayağımız Küçükkuyu'da, onların yanında, yanıbaşında... Allah'a şükürler olsun ki, karşılanmamış hiçbir ihtiyaçları yok.
Ama ben bayramlarda huzurevlerine giderim. Bilirim ki oralarda 'ihtiyaç sahipleri' vardır.
Neyin ihtiyacı mı?
Paranın, pulun değil elbet. Sevginin, şefkatin, vefanın ihtiyacını çekenler yaşar oralarda. Hiç tanımadığı birinden aldığı bir kutu şeker, öyle mutlu eder ki onları... Üç kelime sohbetle üç ay idare ederler... Hele o gün tanıştığınız yaşlı bir amcaya iki el üst üste tavlada mars oldunuz mu, değmeyin keyiflerine...
Tabii ki, huzurevinde yaşamak dünyanın sonu değil. Orada da son derece mutlu ve huzurlu yaşayan, ailelerinin ilgi ve sevgisiyle donanmış insanlar var. Ama pek çoğu dışa vurmasa da, içinde buruk bir hüzün saklar...

MEHMET DEDE'NİN GÖZYAŞLARI
İki gündür boğazımdaki düğümü çözmeye çalışıyorum. Bayram ekranındaki Mehmet Dede'nin görüntüsü gitmiyor gözümün önünden.
TRT Haber kanalındaki Ömür Dediğin programı, Mehmet Dede'yi yaşadığı huzurevinde ziyaret etmiş. Hayatımda izlediğim en dramatik röportajdı. Eşi öldükten sonra yakınları Mehmet Tor'u huzurevine yatırmış. Yedi çocuğu, 20 torunu varmış. Ve sekiz yıldır (yazıyla sekiz) hiçbiri dedemizin ziyaretine gelmemiş. Röportajı yapan hanım muhabir de, tıpkı ekran başındaki bizler gibi gözyaşlarına boğuldu Mehmet Dede'yi dinlerken...
Nur yüzlü dedenin her kelimesi, hançer gibi kör vicdanlara saplanmıştır umarım. Neler anlatmadı ki?
"Bayramlar geçiyor hep hüzünlü, hep kederli. Burada ne kadar rahat olsan da eski neşeni bulamazsın. Bayram gelmiş... Neyime bayram? Ben kime şeker vereceğim? Kim öpecek benim elimi? Şu kapıdan girdiklerinde 'Bak oğlun gelmiş' desinler, çağırsınlar beni de aşağı isterim... 'Kızın geldi' desinler... Bu bayramın derdi çöker bana... Gönül istiyor yahu... Ne olur ki gelseler? Ne kaybederler ki? Yol parasını ben vereyim. Ama yok, gelmiyorlar... Şu iki bayramın birinde gelseler yeter.
Sekiz senedir hiç mi vicdanları sızlamıyor? Hiç mi camiye gidip hocayı dinlemiyorlar, 'Anaya babaya şöyle yapın' diye... Duymuyorlar mı hiç? Hiç mi merhametleri yok?
Geçen bayram çok umut ettim, çok bekledim aşağıdan bir telefon gelir, 'Oğlun gelmiş, torununu getirmiş' derler diye ama yanılmışım, gelmediler. Üç gün ağladım..."
Unutmayın ki, hepimiz bir gün yaşlanacağız, elden ayaktan düşeceğiz. Ve yine unutmayın ki, bayramlarda yol gözleyen ihtiyarlar sadece dramatik televizyon reklamlarında yaşamıyorlar. Bu sevgisiz, vefasız dünyada onlardan biri olma ihtimaliniz öyle yüksek ki...
NOT: Mehmet Dede'nin röportajını www.trthaber.com sitesinde izleyebilirsiniz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA