Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YÜKSEL AYTUĞ

Sahi ya, folklor diye bir şey vardı...

Müge Anlı'yı haber bültenlerinde ve gazete sayfalarında folklor oynarken görenler şaşırdı. Ama ben şaşırmadım. Çünkü gösterisinden birkaç gün önce sohbet etmiştik. Nasıl heyecanlıydı anlatamam. "Her gün canlı yayına çıkıyorum, pek çok özel program yaptım, ödül gecelerine katıldım, insanlara hitap ettim ama hiç bu kadar heyecanlandığımı hatırlamıyorum. Kaç gündür uyku uyuyamıyorum" demişti.
Müge, çocukluk yıllarından beri folklora gönül vermiş. Hatta folklor grubuyla pek çok Avrupa ülkesinde Türkiye'yi temsil etmiş. Yıllar sonra Folklor Kurumu yöneticileri onu yeniden sahneye çıkmaya ikna etmişler.
Her şeyin en ince ayrıntısına kadar 'hakkını vermesiyle' ünlü Müge, mükemmeliyetçi kişiliğini folklor gösterisinde de ortaya koydu ve herkesi kendine hayran bıraktı. Sohbetimizde, "Amacım, insanların ilgisini folklora çekmek. Belki de bir kampanyanın öncülüğüne soyunacağım. Türkiye'de yeniden büyük bir liselerarası folklor yarışmasını organize edip, ATV'den naklen yayınlayabiliriz" demişti.
Gerçekten de bir dönem liselerarası folklor yarışmaları neredeyse derbi maçları kadar ilgi görürdü. O zamanki ismiyle Spor Sergi Sarayı'nın (Şimdiki Lütfi Kırdar) evsahipliği yaptığı yarışma büyük ses getirirdi. Sadece o mu? Televizyondaki müzik eğlence programlarında mutlaka bir folklor ekibinin gösterisi yer alırdı. Türkücüler, arkalarında folklor ekibi olmadan sahneye adım atmazdı. Ya şimdi? İşte bu nedenle Müge gibi bir 'rol modelin' folklor ile ilgilenmesini önemli buluyor, düştükleri boşluk yüzünden uyuşturucu ya da teröre yönelen gençler için folklorun tutunulacak ilk dal olduğunu düşünüyorum.
Müge'yi folklor kıyafetleri içinde görünce bir çocukluk anım canlandı. Ortaokulda Kafkas ekibine seçilmiştim. Diğer okulların da yer alacağı İstanbul finalinde sahne alacaktık. Tam üç ay boyunca neredeyse tüm dersleri asarak, okulda folklor çalışmıştım. Öğretmenlerimin hoşgörüsü olmasa, sınıfta kalacaktım, o kadar yani... Gösterinin bir bölümünde 'Şeyh Şamil- Kılıç' denilen figürü tek başıma yapacaktım. Aylarca tüm hayatım 'Kılıç' olmuştu. O büyük gece geldi. Soyunma odasında kostümlerimizi beklemeye başladık. Beden eğitimi hocamız üzgün bir ifadeyle içeri girdi. "Çocuklar, sizin folklor kıyafetlerini yetiştiremedik. Kapalıçarşı'dan getireceklerdi ama unutmuşlar. Şu anda çarşı kapalı olduğu için de alamıyoruz" dedi. Gösteriye çıkamamıştık. Bütün ekip o koca geceyi hıçkıra hıçkıra ağlayarak geçirmiştik. Hâlâ aklıma geldikçe, burnumun direği sızlar.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA