Önce Levent Kırca, şimdi de Timuçin Esen... İki ünlü de gece çalışan muhabir ve kameramanlarla arbede yaşadılar. İki taraf için de üzücü. Bilenler bilir, bu tür olaylarda son derece objektif davranır, çoğu zaman iğneyi de çuvaldızı da kendimize batırırım. Yine öyle davranmaya çalışıyorum. O gece orada bulunan muhabir arkadaşımıza, olayı defalarca anlattırdım. "Muhabirlerin bir hatası var mı?" diye sordum. Bir tahrik olup olmadığını anlamaya çalıştım. Çünkü bazen ünlüleri tahrik eden hareketler ve sözler de oluyor. Sabahlara kadar çalışıp görevlerini yapmaya çalışan arkadaşlarımı eleştiriyorum da, anlamaya da çalışıyorum. Öte yandan, ünlüleri de anlamaya çalışıyorum. Alkolün alındığı gecelerde daha farklı davranıyorlar, daha sinirli ve gergin olabiliyorlar. Dolayısıyla peşlerinde yürünmesinden, sorular sorulmasından hoşnut olmuyorlar. Onlar da haklı. Timuçin Esen, belli ki o gece alkollüymüş. Ama keşke yanındaki arkadaşları onu sakinleştirseydi. Polis, hakkında şikayet olduğu için Esen'i karakola götürmek istemiş. O da "Benim olaylarla ilgim yok. Karakola da gitmek istemiyorum" diyerek direnince polisler de zorla götürmüşler. İşte bu sırada ortaya çıkan görüntüler çok feci... Beyoğlu'nun ortasında, yaka paça, yerlerde yuvarlanan bir Timuçin Esen... Yetmiyor, bir de elleri arkadan kelepçeleniyor. Ve tüm Türkiye'nin tanıdığı bildiği bir sanatçıya yapılan bu muamele fazla geliyor insana. Ama öte yandan öğreniyoruz ki, polis Timuçin Esen'i tanımamış, her gece Beyoğlu'nda yaşanan olaylardan birinin kahramanı zannetmiş. İşin özeti, Beyoğlu geceleri çok karanlık, çok gergin ve çok tehlikeli.. Bakın bir küçük gerginlik nerelere gidiyor, nelere mal oluyor. Bu olaydan herkesin alması gereken önemli dersler var. Bizim de, sizin de... Bu düşmanlık ve böylesi bir şiddet, yaptığımız işlerin doğasına aykırı. Onun için herkesin oturup iyice düşünmesi gerekiyor.