Türkiye'nin en genç ama en tecrübeli gazetesi Sabah'ımız dün 25. yılını kutladı. Bizler bu kutlama havasına günler öncesinden girdik, çünkü dün Sabah'la verilen ekler için hepimiz Sabah'ın ve Türkiye'nin tarihinin içinden geçtik. Ben kendi adıma çok keyif aldım bu yolculuktan. Ajda Pekkan ile röportajımın da bu çerçevede gelişmesini istedim. Onunla oturduk, 1985'ten günümüze Türkiye'yi konuştuk. Her şeyin ne kadar hızlı değiştiğini, yeni gelen her şeyin eskinin üzerini nasıl örttüğünü gördük. Konuştukça hatırladık. Unutmak mümkün mü? Çünkü bütün o geçmiş bizim geçmişimiz. Ve yaşanan her şey hepimizin ortak hafızası... Gelelim Sabah'a... 25. yıl kutlaması gündeme geldiğinde arşivden ilk sayıyı çıkarttım ve heyecanla o ilk gazetenin, ilk Sabah'ın sayfalarını çevirdim. Türkiye sahiden çok hızlı değişmiş, gelişmiş. Sonra kendi kişisel tarihime gittim. Ben Sabah'a 10. yılında gelmişim. 15 yıl geçmiş aradan. Ne tuhaf sanki hep burada yaşamışım gibi geliyor. Bu duyguyu bana ilk yaşatan Dinç Bilgin'i anmadan olmaz... Neyse... (Çok duygusal oldu.) Efendim, nice nice yıllara, Sabah'la...