Cumartesi öğle saatlerinde, Cem Yılmaz ile Ahu Yağtu'nun düğününün yapılacağı Pera Palace önünden haberler geçmeye başladı arkadaşlar.
Notlarında 'Kuş uçurtulmuyor. Güvenlik önlemleri çok sıkı. Otel camlarının perdeleri bile kapatıldı' diye yazdılar.
Çağımızın gösterme çağı olduğu apaçık ortadayken, o kapalı perdelerin hiçbir işe yaramayacağını elbet biliyorduk.
Ve yanılmadık...

KİMİ KİMDEN KORUDU?
Nikahın kıyılmasıyla birlikte fotoğraflar bir şekilde yayılmaya başladı. Biri eğlenmek için düğmeye bastı. Ama düğünün kendisi bile o kadar eğlenceliyken buna bu kadar mesai harcamak niye?
"İlk taşı kim attı?" diye merak ediyordum, onu da öğrendim. Zaten arkası çok çabuk geldi.
Düğünde neler olup bittiğini en ince ayrıntısına kadar öğrendik. Meğer, düğün davetlilerinin çoğunun içinde bir paparazzi ruhu saklıymış. Acaba Cem Yılmaz'ın nikahtan sonra söylediği "Haydi bakalım, kimler fotoğraf çekip Twitter'a yüklüyor?" demesi mi gaza getirdi davetli topluluğunu...
Cem Yılmaz otel camlarının perdelerini kapattırırken kimi kimden korumak istedi? Ünlü konuklarını gazetecilerden mi?
Kemal Sayar'ın 'Kalbin Direnişi' adlı kitabında dediği gibi "Zamanımızın gözetim toplumu, seyretmeye ve seyredilmeye her şeyden daha fazla önem veriyor."
'Ben de oradaydım'ı göstermek çok önemli.

MEDYADAN ŞİKAYET Mİ?
Gözetim toplumunun en iyi örneği, cenazelerdeki acılı topluluğu fotoğraflamaya çalışmak değil mi? Özetle; Cem Yılmaz'ın davetli topluluğu medyaya en ince ayrıntısına kadar bir haber servisi yaptı.
Bundan sonra, "Medyadan uzak durmak istiyorum" diyerek şikayetçi olanlara daha farklı bir gözle bakacağım.
Acaba öyle mi gerçekten?