Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ELVAN DEMİRKAN

Akıllı kadınların Cinderella sendromu

İstanbul aşıkların şehri... Düşünüyorum da; bu şehir kadar erkek-kadın problemi konuşmaya vakit ayıran bir yer var mı acaba dünyada? Şu aralar en çok konuşulan da sanırım 'evlilikten kaçan erkekler...' Sadece bu hafta evlilikten korkan erkekler ile ilgili belki 10 değişik haber gördüm gazetelerde. Geçenlerde bir ünlümüz televizyonda erkeklerle ilişkiler üzerine "Arada bir görüneceksin, arada bir süt vereceksin, o süte bağımlı hale getireceksin ki; sütü çektiğin zaman adam 'Allah Allah' diye kalacak böyle. Oturup 3-5 yıl seni mi bekleyeceğim canım! Ben seviyorum demişim. Sen seviyorsan ya karşımda dur adam gibi, ya da yok ol..." diyordu... Bunu okuyunca; "Erkek olsaydım bu mantalitede bir kadınla evlenmeyi neden isteyeyim?" diye düşündüm...

YOKLAMAYA BAŞLARLAR

Kadınların yüz yüze gelmesi gereken bir gerçek var. 30 yaşını geçmiş ve henüz evlenmemiş bildiğim bütün kadınlar, ne kadar akıllı ve kariyer sahibi olurlarsa olsunlar, ne kadar maddi ve duygusal olarak kendilerine yeterlerse yetsinler; bu paniği yaşıyor. Potansiyel gördükleri bir erkekle beraber olmaya başladıktan daha birkaç hafta sonra evlilik konusunu yoklamaya başlıyorlar... Ama bir erkeğin 'evliliğe bu kadar direnmesine' hayıflanırken şunu da düşünmek lazım; erkekler kendilerini sanki sahne ve rolleri daha onlar oyuna başlamadan ayarlanmış birer oyuncu gibi hissediyorlar.

GÜVENCE ARIYORLAR
Onlardan istenilen; kadının hayatına girip, onun için yazılan rolü oynaması...
Aşık olmak ve akabinde evlilik; sanki kadınların üzerinde uğraştıkları bir proje gibi. Evet, erkekler kendi özgürlüklerini kaybetmekten korkuyorlar. Onlar elde etmek isterken, kadınlar güvence arıyorlar. Medeniyetin başından beri durum böyle... Peki, içinde yaşadığımız yüzyılda kadınlar da erkekler gibi kendi özgürlüklerini koruyarak, 'evlilik beklentisini' saplantı haline getirmeden ilişkilerinden zevk alabilirler mi? Yoksa, erkeğin 'hazır değilim' demesi kadınların 'kalplerine ve egolarına' yöneltilmiş bir aşağılama mı? Erkek hazır değilse, saygınlığını korumak adına, beraberliğinden memnun bile olsan, ilişkiyi bitir! Şu 'Cinderella' tarzındaki masallar biz kadınların hayatını altüst etti zaten... Daha küçük bir kızken, çoğumuz büyüyünce ne olacaksın diye sorulduğunda, 'Gelin olacağım' derdik.

VARILACAK YER DEĞİL Kİ!
Akıllı, eğitimli, kendine güveni olan kadınlar bile 'Cinderella Sendromu' ile prensini bulup, ömür boyu mutlu yaşama hayalinde... Ben de bir kadın olarak bu ihtiyacı anlıyorum. Ama sorun şurada; bir insanı evliliğe manipüle edince ne olacak? Böyleleri şunu görmüyorlar; koca bulmayı başarmak varılacak yer değil ki! O insanla bir ömür geçireceksin... Ayrıca erkeği evliliğe ikna edene kadar verdiğiniz uğraş, girdiğiniz farklı kimlik, kadın ve erkek arasında kocaman bir duvar örer... Daha da kötüsü ilişkinizdeki parıltı söner. Etik olmadığınız için değil, bu çeşit baskı bıktırıcı ve can sıkıcı olduğu için... İlişkinin geleceğini daha en baştan planlamadan flört etmekten zevk alın. Zaten flört etmenin zevkini en çok dilinden düşürmeyenler, evli oldukları için uzun süredir flört edemeyenler değil mi?

BELKİ DİNAMİK DEĞİŞİR

Şimdi diyeceksiniz ki; "Aile olmayı istemenin kötü bir yanı var mı?" Evliliğe kesinlikle karşı değilim ama "Romantizmin ateşine kapılıp, beraber olduğunuz kişi ile göz göze bakabildiğiniz kadar, aynı yöne bakabiliyor musunuz bunu da görün" demek istiyorum. Yoksa evliliği aceleye getirerek ulaşacağınız tek yer, evlilikte yalnızlık olur. Bir de, kim bilir, belki erkek 'evlilik' baskısı hissetmediği, sizin evlilikten çok sevgiye önem verdiğinizi gördüğü zaman, size karşı anlayışı artar ve o dinamik değişebilir... Çünkü sonuçta kimse yalnız yaşlanmak istemiyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA