Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ELVAN DEMİRKAN

Evliliğe inanan kaldı mı?

Şöyle bir çevrenize bakın, hemen herkes şikayetçi... 40'lı yaşlardaki bekar kadınlar, kariyer yapmaya dalıp, aile hayatını kaçırdıklarından yakınıyorlar... Evliler; evliliğin uzun, sıkıcı, bıktırıcı, çocukların düzeni ve ev işi gibi banal konular dışında hiçbir şeyin paylaşılmadığı bir tecrübe olduğunu anlatıyor. (Bir araştırmaya göre kadınların yüzde 72'si kocalarını terk etmeyi düşünüyormuş.) Boşanan kadınlar ise, kocanın seni, 20'li yaşlarda bir sevgili için terkedeceğinden eminler... Hayalkırıklığından nasibini almış olanlar, kadın/erkek ilişkileri ile ilgili klişeleri savunmaya başlıyorlar. Gazete sayfaları ayrılan ünlülerin haberleri ile dolu. Evliliğin yürüyeceğine inanmak gittikçe imkansızlaşıyor. Yürümesi için gereken özveri ve uğraşıyı vermenin de, hevesi ve zevki yok edeceğine inanıyoruz..

KISA VADELİ ANLAŞMA
Eskiden 'hayatın sonuna kadar beraberlik' sözü verilirdi. Şimdi çiftler 'birbirimizi sevdiğimiz sürece birlikteyiz' diyorlar. Evliliğin temeli olan o derin sevgi ve bağlılık kayboldu, beraberlikler sanki yüzeysel ve kısa vadeli bir anlaşmaya döndü. Bir çeşit, o zevkle demlediğimiz ve keyifle içtiğimiz sıcacık çayların, sallama çaya dönmesi gibi... Kabahat evlilikte mi, yoksa evlilik kurumundan, taşıyabileceğinden fazlasını beklememizde mi? İnsanlar çoğunlukla ilişkilerde yaşadığı hüsrandan sonra ya ilişki defterini dürüp bir kenara koyuyorlar ya da aynı tip ilişkileri hiç akıllanmadan tekrar tekrar yaşıyorlar. Genelde yaşadığımız romantizm; saplantı ve tutku üzerine kurulu. Üretken değil, eşit değil, çelişkili ve çekişmeli... Bitince de aşkı ve sevgiyi, risk ve fedakarlık olarak görüyoruz. Ben de kendi adıma evlilikten, aşktan, sevgiden ve hüsrandan nasibimi dolu dolu almış bir kadınım... Kendimi şanslı görüyorum ki, sürekli sevgi arayışı içinde olduğum bir hayat yaşamadım. Tecrübelerim ve hayalkırıklıkları beni hiçbir zaman umutsuz bir uca sürüklemedi. Tam tersine insan doğasını ve ilişkilerin gerçeğini her yönüyle araştırmaya yönlendirdi. Bu sayede daha önce bilmediğim veya farketmediğim çok şeyi öğrendim. Bir uzman olduğumu söyleyemem ama kendin ve beraber olduğun kişi arasındaki dengeyi kurabilmenin neden bu kadar zor olduğunu daha net görebiliyorum. Özellikle uzun vadeli ilişkilerde daha gerçekçi beklentiler kurmak, insana çok yardımcı oluyor. 14 yaşında bir kızım var. Ona ve diğer genç okurlarıma 'bu hayat ve ilişkiler kocaman bir hayalkırıklığından başka birşey değil' diyebilmem mümkün mü? O zaman kendi seçimlerim sonucu bulunduğum yeri tamamen görmezden gelip, sadece hayatı ve başkalarını suçlamayı onlara öğretmiş olurum. Yaşantınızı şöyle bir gözden geçirin. Diyelim; son on yılda verdiğiniz kararların ve tavrınızın, bugün içinde bulunduğunuz şartlarla ne kadar yakından alakalı olduğunu göreceksiniz.

GERÇEK SEVGİ HÂLÂ VAR
Muhtemelen bilinçsiz olarak, çocukluğumuzda gördüklerimiz, yaşadıklarımız ve öğrendiklerimizden etkilenerek seçimler yapıyoruz. Ne gördüysek, ne yaşadıysak içselleştiriyoruz, dünya ve gerçekler bizim için 'o kadar' oluyor. Farklı seçimlerimizin de olabileceğini farkedemiyoruz, öngöremiyoruz... İnsan doğasını, mutluluk beklentisini, ilişkileri ve evliliğin gerçeğini bir ay sonra çıkacak kitabımda ayrıntılı paylaşıyorum. Şu kadarını söyleyeyim; tüm karmaşaya ve hayalkırıklıklarına rağmen, gerçek dünyada, gerçekçi bir sevginin var olduğuna hâlâ inanıyorum.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA