Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ELVAN DEMİRKAN

İyi bir eş misiniz?

Ayrılma aşamasına gelen ünlü çiftlerin, haklı olduklarını ispatlamak adına bazı köşe yazarlarına yem olup, eteklerinde ne varsa döktüklerini görüyoruz bir süredir... Bunca problemli evliliği gazetelerde gördükçe, 'Evlilik müessesesinin sonu mu geldi?' tartışmaları da artıyor. İnsan bazen neye inanacağına da şaşırıyor. Bir okurum, "Umudunuzu yitirmeyin, gerçek sevgi var. Çevremde evliliği çok iyi giden üç çift biliyorum" diye sempatik bir mail yollamış. İyi evliliklerin sayısının parmak ile gösterildiği bu devirde, insanın kendine şu soruyu dürüstçe sorması gerekir: "İyi bir eş miyim?" Çünkü evlilikte başarı sadece doğru eşi bulmakla gelmiyor... Ddoğru eş olmakla da geliyor.

CİDDİYE ALAN VAR
Yıllar içinde beraberliğinizdeki monotonluk arttıkça, "Onda ne buluyorum?" sorgulamasını yaparken "O bende ne buluyor?" sorusunu da atlamamak gerekiyor. Evlenirken hepimizin aradığı, birinin tamamen sizin tarafınızda olması hissi değil mi? Bir yandaşınızın olması... O halde, "Neden birbirimizle evlendik?", "Birbirimize nasıl destek olabiliriz?" sorularının üzerinde de düşünmek lazım. Halbuki çiftler gerçekçi olmayan beklentileri, sadece kendi doğruluğuna inanan tavırları, her şeyi istedikleri gibi yönlendirmeye çalışmaları ile ilişkileri rekabete çeviriyor. Özellikle bir kadın olarak, aramızda şu 'Sex and the City' fantazisini biraz fazla ciddiye alanlar var. İyi bir anne olmak, iyi görünmek, iyi bir işe sahip olmak, yani mükemmel olmak için elimizden geleni ardımıza koymuyoruz... Ama bu özelliklere sahip olmanız aslında sizi iyi bir eş yapmıyor, biliyor musunuz? "Ne yani, daha ne yapayım?" demeyin hemen. Söylemek istediğim, 'mükemmel olmak' sizi otomatikman iyi bir eş sınıfına koymuyor. Eşinizin de sizinle evli olduğuna şükretmesi için dikkat etmeniz gereken bazı noktalar var. Daily Mail gazetesindeki bir haberde, egosantrik ve narsistik tavırların ve şişirilmiş bir 'mükemmellik' zihniyetinin, modern kadınlarda gittikçe arttığını yazmışlar. Bir zamanlar sadece erkeklere ait olan bu sendrom, kadınları da sardı. (Lütfen bana kızmayın, okuduğumu aktarıyorum.) Şöyle bir düşündüm. Aslında dünyanın sadece kendi etrafında döndüğünü düşünen, kendisi ile çok meşgul olduğu için empati kuramayan çok kadın biliyorum. Artık çoğu kadının öncelik listesinde 'mükemmel' görünmek, çocuklar, trendy arkadaşlar ve pilates, eşlerden önceki sırada. Daha 29 yaşında, her ay botoks yaptırmaya sardırmış bir arkadaşıma eşi, "Evliliğimizde bunca problem varken, senin aklın nerelerde?" diyordu. Ve tabii ki çocuklar... İşin kötüsü bu kadar dış görüntünün ve materyal zenginliğin vurgulandığı bir kültürde, bu narsistik trende onları da alıştırıyoruz. Modern yaşantıda kendi kaderimizi kendimiz tayin edebilecek kapasitemiz var. Sadece sevdiğimiz için evlenme seçimimiz var. Sevgimizi gösterebilme potansiyelimiz var. Bu her zaman böyle değildi.

İNANCIMIZ YOK
Eğitim şansımız, kendimizi ifade edebilme özgürlüğümüz hiç bu kadar sınırsız olmamıştı. Kadınlar da erkekler gibi profesyonel hayata atıldılar, para kazanıyorlar. Kendimizi geliştirebilmek için imkanlarımız artıyor. Daha sağlıklıyız, daha sosyaliz, daha güzel ve genç görünmek için teknoloji bizden yana. Ama tüm bu imkanlara rağmen, ilişkilere gelince kendimize zerre kadar inancımız yok. Bunca özgürlüğün içinde gelmek istediğimiz yer burası mıydı? Hiçbirimiz bir başkasından üstün değiliz. Aslında ne kadar sıradan olduğumuzu artık kabul edelim ve ilişkilerimizde biraz daha empati kurmayı alışkanlık edinelim...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA