Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ELVAN DEMİRKAN

Sağlık ve güzellik hayatın vazgeçilmez koşulu mu?

Washington DC'de muhteşem bir sonbahar sabahı... Bu şehrin sonbahar renkleri baş döndürücü... Kırmızı ve sarının her tonunun birbirine girdiği renk cümbüşü, eminim Monet'i baştan çıkartırdı... Carl Jung'un "Bu dünyayı sadece zekamızla anlamaya çalışmayalım, duyularımızla da yakalamaya çalışalım" dediği gibi; tüm bu renkleri ve taze havayı gözlerimle, burnumla, kulaklarımla ve tenimle içime çektiğim ve sindirdiğim bir pazar sabahı, Georgetown'da bir arkadaşımla kahvaltıdayız. (Georgetown, İstanbul'da Bebek gibi bir yer.)

BİR AVUÇ HAP YUTTU
Sağlığına ve görüntüsüne düşkün, benden yaklaşık 10 yaş genç arkadaşım, ben keyifle çayımı yudumlarken, çantasından küçük bir metal kutu çıkarttı ve içinden aldığı 7-8 hapı bir hamlede yuttu. Öyle bakakalmışım... Aldığı hapları saymaya başladı: Ginseng, ginko, multivitamin ve mineral, saç ve cilt parlatıcı hap, antioksidan ve daha hatırlamadığım başka şeyler de var... Her gün düzenli alıyormuş... Ayrıca içtiği bilumum yeşil sebze suları ve enerji içecekleri de cabası... Şaşkınlığıma gülerek "Sağlıklı yaşamak benim için çok önemli" dedi. "Gerçekten mi?" demişim kendimi tutamayarak... Bu yaşta aradığı acaba mükemmel sağlık mı? Yoksa mükemmel güzellik mi? Ondan ileri yaşıma ve geçirdiğim ağır trafik kazası sonucu ara ara ortaya çıkan ağrılara rağmen; hayatımda bu kadar hapla yaşamayı hiç düşünmedim. Bu kadar ilaca bağımlı ve sağlığa takıntılı yaşamayı hiçbir zaman anlayamadım. Hayat ne zamandan beri kaçınmamız gereken bir hastalık oldu? Belki de doğduğumuz anda takılan nazar boncuğundan itibaren üzerimize empoze edilen korkularla, hayatın ne kadar değerli olduğunu, kaybetmemek için sağlıklı olmaya takıntılı yaşamamız gerektiğini benimsemişiz. Onun için de hayatı dolu dolu hissederek yaşayacağımıza, sürekli 'tetikte' yaşıyoruz.

TAKINTI HALİNDE
Aldığımız hiçbir hapın uzun süreli etkisini bilmiyoruz. Daha bu sabah televizyonda, haberlerde Norveç'te yapılmış yeni bir araştırmadan bahsediyorlardı. Aşırı dozda alınan vitamin hapları kanser riskini artırıyormuş. Hadi bakalım, bilimin üç yıl önce savunduğu şeyi, başka bir araştırma bir anda çürütüyor. Hepsi bir yana, belki de iyi bir hayat yaşamak için bu kadar dehşetle sağlık ve güzelliğin peşinden koşmak gerekmiyor. Çünkü kabul edelim, sağlıklı bir kalbe ancak kalpte bir problem çıkarsa kavuşmak istiyoruz, o zamana kadar bu haplarla peşinden koştuğumuz şey; gençlik ve güzellik. Sağlık ve güzelliği birbirine sımsıkı bağlayan milyarlarca dolarlık bir endüstrinin bize empoze etmeye çalıştığı 'mükemmel görüntü' hep uzanabileceğinizden bir adım ötede.. Saglıklı yasam adına takıntılı bir yasam sürdürüyoruz. Aradaki farkı farkedebilmek lazım. Bu yanılgı ile iki hap daha alırsam, şu maydonuzun suyunu her sabah içersem, biraz daha gayretle, tatmin olacağım, daha sağlıklı olacağım diyoruz ama.... Gerçekten oluyor muyuz?

GERÇEĞİ GÖRÜP ALGILAMALI
Mükemmel sağlık, iyi yaşamın 'sine qua non', (olmazsa olmaz) koşulu değildir. İyi yaşamak; bedeli ne olursa olsun elinizdekini kaçırmamak için sımsıkı tutarak yaşamak yerine, kendi gerçeğinizi kabul ederek yaşamaktır... Eğer Carl Jung'un dediği doğru ise, o zaman hayatı; korkularımızın ve takıntılarımızın gözü ile değil, gerçeği ile görmeyi ve algılamayı öğrenmeliyiz. Hayatın anlamlı yönünü başka şekilde yakalamanın yolu yok.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA