Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ELVAN DEMİRKAN

Bu hayatı yaşamaya değer kılan nedir?

Her hafta Washington'da, Doğal Tarih Müzesi çalışanlarına rahatlama teknikleri öğretmek için gidiyorum. Müzenin altıncı katındaki Rose Room'a gitmek için asansörden indiğimde tam karşımda tuvalet var. Çoğu zaman kocaman bir çöp sepeti ile aralanmış kapının ardından, içeride şarkı söyleyen bir kadının sesini duyuyorum. Müzenin tuvaletlerini temizleyen 60 yaşındaki Joyce'un sesi...

HAYATINDAN MEMNUN
Bir insan tuvalet temizlemekten nasıl mutlu olabilir? Joyce'u müzedeki bilim adamları, yazarlar, tarihçiler, sanatçılar, yöneticiler, herkes seviyor. Konuşkan, esprili, hayatından memnun bir kadın... Joyce ile arada sohbet ettikçe şunu anladım. O işinden rahatsız olmuyor. Derdi bu hayattaki en iyi tuvalet temizleyicisi olmak da değil. Onun için önemli olan; insanlarla 'duygusal bağ' kurabilmek... Küresel çapta yapılan bir ankette insanlara onları en çok neyin mutlu edeceği sorulmuş. Dünyanın her yerinde mutluluk beklentileri aynı. Sevmek ve sevilmek... Kendimiz ve ailemiz için mutlu bir hayat istiyoruz...

ÖĞRENMEK VE VERMEK
Tamam, paranın da önemi var ama sevgi kadar önemli değil. Sağlık kadar da önemli değil. Sosyal bilimcilere göre insanı her gün mutlu edecek beş unsur şunlar: Bağlılık, aktif olmak, farkında yaşamak, öğrenmek ve vermek. Sürekli daha çok ayakkabıya ve daha az kırışığa sahip olmam gerektiğini gözümün içine sokan nörotik bir toplumda yaşarken, insan bazen hayatı yaşamaya değer kılan küçük şeyleri fark etmeyebiliyor. Elle tutulabilen şeylerin cazibesine kapılıp peşinden koştururken, aslında elle tutulamayan değerler, kötü bir ruh halinden çıkmanın en etkili yolu. Kendime ara ara soruyorum: "Her gün zamanımı nasıl geçirdiğim konusunda ne hissediyorum?" Şöyle bir düşündüm de, hayatımı yaşamaya değer kılan şeyler hiç de ulaşılamayacak şeyler değil...

ISRARLI PRATİK GEREK
Sabah kahvaltılarım, her mevsim değişmeye başlayan renkler için hissettiğim coşku, Cumartesileri tanımadığım insanlarla kurduğum bağ, söylemek istediğimi olduğu gibi yazıya aktarabildiğim anlar, 'Guguk Kuşu' ve 'Roger Waters' gibi hayatıma dokunabilen filmler, müzisyenler, sabah erken saatte denize girmenin keyfi, sevdiklerimle çay sohbetleri, Mira'nın yüzü... Koşullar istediğiniz gibi gitmese bile hayatta bu perspektifi kaybetmemek gerekiyor. Zor şartları yumuşatabilecek yollar bulabilen bir sistemimiz var. 'Her şeye rağmen' mutlu olabilme sanatı, pek çok kişinin düşündüğü gibi sıkıcı ve naif insanlara ait bir özellik değil, aksine günlük ve ısrarlı bir pratiğin sonucu kazanılan zor bir yetenektir. Mutluluk bir bakış açısı ve tavırdır... Kendime her gün hatırlattığım bir şey var; yaşlandığımda, geriye dönüp baktığımda koşulsuz ve beklentisiz sevmiş, paylaşmış, bu dünyayı daha iyi bir yer yapabilmek için kendime düşeni yapmış olduğumun, en azından uğraşmış olduğumun tatminini yaşamak istiyorum. Benim hayatım bunun için yaşamaya değer... Sevgili okurlar, artık bir ayağım Türkiye'de olacak. Çalışmalarıma göz atmak isterseniz yeni web sitem www.elvandemirkan.com

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA