Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ELVAN DEMİRKAN

Bağışlamanın evrenselliği...

Victoria ve Douglas, Teksas'ta üniversite yıllarında tanışırlar. Birbirlerine aşık olurlar ve üç yıllık bir birliktelikten sonra evlenirler. Her ikisi de üniversitede profesörlük yapmaya başlar. 10 yıllık mutlu bir evlilikten sonra Douglas çocuk sahibi olmak ister. Victoria hamile kaldıktan sonra Douglas değişmeye başlar. O sevecen ve sorumlu adam sanki yok olmuştur. O kadar ki, yedinci ayda boşanmak istediğini söyler. Çok sevdiği karısının karnındaki bebeği doğurmasını bile beklemek istemez. Boşanmak için mahkemeye başvurur. Ancak Teksas kanunlarına göre hamile karısını boşayamayacağından bebeğin doğmasını beklemek zorunda kalır ve Victoria doğumdan sonra kucağında bebekle tek başına kala kalır...

SENDEN SON RİCAM
Victoria yıkılmış bir durumda New York'a, ailesinin olduğu yere taşınır. Columbia Üniversitesi'nde profesörlük yapmaya başlar. Teksas'ta kalan eski kocası ile haberleşmesi kesilen Victoria, bir yandan da olanların üzerine perde çekerek oğlu Judah'ı tek başına büyütmeye koyulur. Aradan iki yıl geçtikten sonra, bir gün Douglas durduk yerde Victoria'yı arar ve şöyle der: "Senden çok önemli bir şey istiyorum. Bana 'Hayır' deme hakkın var ama en azından beni dinlersen çok memnun olurum. Kemik kanserine yakalandım, günlerim sayılı ve ölmeden önce oğlumla beraber vakit geçirmek istiyorum. New York'ta otellerde kalacak param yok. O yüzden senin yanında kalabilir miyim?" Ne zor bir karar Victoria için... Ya adamın bu dileğini yerine getirecek ya da kapıyı yüzüne kapatacak. İnsanlar bağışlamaktan söz ederler ama zaman içinde, böyle bir anda değil... En zor zamanında seni kucağında bebekle tek başına bırakmış ve aradan geçen iki yılda çocuğunu merak bile etmemiş bir adamı bir anda affetmen gerekiyor. Douglas hastalanmasaydı belki de oğluyla tanışmak bile istemeyecekti. Judah ise babasını tanımadığı için ölümünden hiç etkilenmeyecekti. Ya babasına sadece birkaç ay sonra kaybedeceği halde bağlanırsa? O zaman Judah neler hissedecek? Halbuki Victoria, Douglas'ı oğlunun hayatına sokmazsa Judah böyle bir üzüntü yaşamayacak. Victoria bu karmaşa ile yakınlarına danışır. Farklı tepkiler alır. Kimi "Sana yaptığından sonra nasıl onu memnun etmek için böyle bir şey yaparsın? Oğlunu tanımayı hak etmiyor" buyurur, kimi de "Ölmek üzere olan bir adamın son dileğini nasıl geri çevirirsin?" der. Terapisti ise doğru kararı, kendisinin bulacağını söyler...

ÖFKESİNE YENİK DÜŞMEDİ
Ve Victoria, Douglas'ın evine taşınmasına izin verir. Bir koca olarak değil, oğlunun babası olarak... Douglas ve Judah birbirlerine çok çabuk bağlanırlar. Bir süre sonra Douglas'ın kemoterapisi sonuç vermemeye başlar, oğlunun gözleri önünde gittikçe güçsüzleşir ve zayıflar. 10 ay sonra Douglas hayatını kaybeder... Babasını çok sevmiş, benimsemiş ve bir daha geri gelmeyeceğini anlayamayan Judah'a durumu açıklamak ise Victoria'ya düşer. Victoria, eski kocasına karşı hissettiği öfkeyi kullanabilirdi ama o oğlunu düşündü ve ileride onu seven bir babasının olduğunu bilmesini sağladı... Victoria Rosner'in New York Times'da yazdığı hikayesini okuyunca hemen sizlerle paylaşmak istedim. Nedeni; öncelikle hayat insanı sıkıştırmadan bu hayatta neyin değerli, neyin değersiz olduğunu anlamakta zorlanıyoruz. Özellikle boşanan çift sayısı inanılmaz artmışken ve çiftler hırslarını almak için çocuklarını kullanırken, bağışlamanın aslında ne kadar evrensel olduğunu hatırlatmak için...

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA