Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ELVAN DEMİRKAN

Dürüstlük mü? o da ne demek?

Hepimiz yalan söylüyoruz, bu bir gerçek!
Başkalarına söylediğimiz kadar kendimize de söylüyoruz. Bazen bilinçli, bazen de fark etmeden...
10 dakikalık bir sohbet sırasında, ortalama üç kez yalan söylüyormuşuz.
Başkalarını etkilemek, kırmamak veya korumak için, kaybetmekten, zarar görmekten, tartışmaktan çekindiğimiz için, kendimize ve başkalarına iyi görünmek için, özel hayatımızı korumak için, sorumluluktan kaçmak için, kontrol etmek için, alışkanlıktan, iyi niyetli, kötü niyetli vs...
Hayatımızda yalanın sonu yok!

İNANMAK NAİFLİK OLDU!
Konfüçyüs; dürüstlüğün, insanlar arasındaki sevginin, eşitliğin ve iletişimin en gerekli kaynağı olduğunu düşünürdü. Ama Konfüçyüs popüler kültürde yaşamadı tabii. Onurun, insanlığın ve ilişkilerin; başka öncelikler yüzünden satıldığı ya da görmezden gelindiği zamanımızda, o da dürüst olmak konusunda eminim zorluk çekerdi.
Asıl problem; aslında yalan söylememiz değil! İnsanlar tarih boyunca, o veya bu sebeple gerçeklerden uzaklaştı.
Asıl sorun; dürüstlüğün artık prim yapmadığı bir dünyada yaşıyor olmamız. Doğruyu söylemenin erdem olduğu günler geride kaldı. Öyle bir dünya ki bu; herkes, herkesi kandırıyor. Kimse, kimseye inanmıyor.
İnanmayı naiflik olarak görüyoruz.

DÜRÜST OLAN TUTULMUYOR
Yalana gittikçe daha çok alışıyoruz, daha kolayımıza geliyor ve neredeyse dürüstlüğe tercih ediyoruz.
Doğruyu söyleyen politikacı tutulmuyor.
Abartmayan köşe yazarı okunmuyor.
Yalanın olmadığı bir dünyada; övgü yok, dalkavukluk yok, reklam yok, kendini beğendirme ihtiyacı yok ama zaten böyle bir dünya da yok!
Hele sosyal medyanın ortaya çıkmasından sonra, yalan ve gerçek iyice birbirine girdi. Bu yüzden insan kontağından gittikçe daha çok kaçıyoruz belki de...
Kısaca; toplum insanı yalan söylemeye teşvik ediyor ve yalanı da ödüllendiriyor. Tüm bunlar toplumun ne kadar fonksiyonsuzlaştığının da bir manifestosu.
Bu fonksiyonsuzluğun sizi, yani iç dünyanızı nasıl etkilediğinin farkında mısınız?

BEYİN YALAN SEVMİYOR
Yalan söylemek sanki koruyucu bir kalkan gibidir çoğu insan için... 'Sözde' kendinize güveninizi artıran bir kalkan...
Belki bir süre kendimizi iyi hissettiriyor ama 'gerçek' içimizi yavaş yavaş kemiriyor.
Bu kadar alışkın olmamıza rağmen, yalan söylemek aslında çok stresli bir iş. Çünkü beyniniz yalan söylemeyi sevmiyor. Beyin stres hormonları ile uğraşmak istemiyor. Yalan söylediğimiz zaman, beyindeki sinir hücreleri, davranışları kontrol etmek için birbirleri ile didişiyormuş. Beynin bir tarafı doğruyu haykırmak için can atarken, diğer tarafı yukarıda saydığım sebeplerle doğruyu saklamaya çalışıyor. Yalan söyleyince de stres hormonları artıyor vücutta. O yüzden kendimizi sürekli tedirgin ve huzursuz hissediyoruz. Yani yalan söylediğinizde aslında stresten kurtulduğunuzu düşünseniz de, daha çok strese giriyorsunuz.
Goethe'nin de dediği gibi, içten içe biliyoruz ki; "Aslında hiçbir zaman kandırılmıyoruz, sadece kendimizi kandırıyoruz."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA