Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ELVAN DEMİRKAN

Neden mükemmel olmak istemiyorum?

Kendisine dürüst olan, 50 yaşına merdiven dayamış kadınlara sorduğunuzda "Şimdiki aklım ve 20 yaşımdaki vücudum olsaydı" der.
Hepsinin hayatında; ayrılık, bağımlılık, yalnızlık ve hastalık mutlaka olmuştur. Tecrübeler farklı olabilir ama sonuç aynıdır; yaşadıkları sayesinde hayata karşı daha kuvvetli ve dik durmayı öğrenirler...
Problemlerle yüzleştikçe, onları çözmede de uzmanlaşırlar. Kendi hayatlarının üstündeki hakimiyetleri artar. Tanıdığım her kadın, bu söylediklerime benzer şeyler yaşamıştır.

KENDİNİ DÜŞÜNMEYİ ÖĞREN
Biz kadınlar, 'önce kendimizi düşünmeyi' hayatımızın ikinci evresinde öğreniyoruz!
Yaşam danışmanlığı yaptığım kadınlardan, "Başkalarını memnun etmeye çabalarken, yıllar içinde kendi değerimi kaybettim" sözünü sıkça duyuyorum.
Ben, aslında öyle olduğuna inanmıyorum; bir insan asla değerini kaybetmez.
Asıl problem, kendinizi değerli hissetmediğiniz ilişkiler seçmenizdir.

***
Yıllarca 'herşeyi' olduğuna inandığımız kadınların 'görünürdeki mükemmel yaşantılarını' kendimize örnek aldık ve o hayatlara ulaşmaya çalıştık.
Sabah kalkıp ilk iş spor yap. Ardından çok şık giyinip çocukları okula bırak. Sonra işe git ve orada dünyayı kurtarmaya çalış...
Tüm bunları yaparken de bütün gün sadece yoğurt, yulaf, protein ve salata ile beslen! Kocanın istediği kadın ol, çocuklarını mükemmel yetiştir ve yüzündeki en küçük kırışığa bile tahammül etme.
Allahaşkına var mı böyle birşey?

SUÇLULUK HİSSETME
O halde neden böyle bir portreyi kendimize örnek aliyoruz? Neden kendi 'başarı ve mutluluk' anlayışımızın resmini kendimiz çizmiyoruz?
Bir noktada 'yeterli' olduğumuza inanmamız lazım. Bir noktada "Ben buyum, kabul ederseniz!" diyebilmemiz lazım.
Tabii ki kendimize saygı duyabilmek, birşeyleri başarmak, sevilmek, beğenilmek için kendimize ve sağlığımıza önem vermek durumundayız. Ancak bunu bu kadar saplantılı bir hale sokmadan yapmalıyız!
Günün getirdikleri ile... Yapabildiğimiz kadarı ile... Suçluluk hissetmeden...
***
Feminizm, oldum olası 'soğuk ve itici' bulduğum bir kelime idi. 'Feminist' deyince, sanki sadece erkeklerle değil, kadınlarla da rekabete giren 'yalnız' bir kadın imaji oluşurdu gözümde.

KENDİNİZE GELİN
Ama yıllarca yaşanılan uğraş ve arayışın kargaşasından sonra 'en sahici' kimliğimizi keşfediyoruz artık... 'Mutluyum' diyen kadınları kendimize rakip olarak görmemeyi öğreniyoruz. Onların neyi doğru yaptıklarını, nasıl başardıklarını, nasıl kendilerini iyi hissettiklerini izliyoruz...
Rekabet için değil... Öğrenmek için... İşin doğrusu kendimi, en çok yine ben eleştiriyorum. Bir şey doğru gitmiyorsa hep suçu kendimde buluyorum ama uğraşıyorum... Kendimin daha iyisi olabilmek, korkularımı yenebilmek, pişman olmadan, suçluluk hissetmeden yaşayabilmek için... Hayat mükemmel olamayacağımı öğretti bana...
Carl Jung, kırklı yaşların hayatın öğleni olduğunu söylemiş.
Yıllar sizi öğlen vaktine getirdiyse, "Hayatta neleri kaçırdım?" diye hayıflanarak pişmanlık ve suçluluk hisleri içinde 'gece' olmasını beklemeyin; silkinin ve kendinize gelin.
Ilık bir ilkbahar gününde, altın gibi parlayan öğlen güneşinin tadını çıkartın...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA